10 Şubat 2009 Salı

Ahşap Kapı


Yemyeşil bir yol uzanıyordu köy evini andıran, anayolun kenarında sakin ve terk edilmiş gibi hüzünlü duran evin önünden. İki katlıydı, ilk katının camları kırılmıştı. Ahşap, oymalı kapısı tarihin zerrelerini taşıyordu. Ben gibi yorgun bakıyordu, ben gibi bezgin, ben gibi yıkılmak üzere.

Çamura düşen kâğıdı temizlemeye çalışırsan eğer, yırtılır. Kalbim de o misal. Baktım ki yırtılmaya yüz tutmuş, bıraktım temizlemeyi.

Yol ilerledikçe ve o ahşap kapılı evi geride bıraktıkça içim burkuldu. Geriye dönüp onu yakından görmek istedim.

Ürkütücü kapı gıcırtıyla açıldı. Uzaktan daha sevimli göründüğüne hiç şüphe yoktu. İçeri adım attım. Zulada sakladığım cesaretimi çıkarttım ortaya. Odalara görmek için ilerledim.
-Kim var orda?
Yaşlı bir kadına ait olduğunu düşündüğüm sesle irkildim. Kalbimin gümbür gümbür atışını dışarıdan duyabilirlerdi. Geri gitmek mümkündü. Üç adım atmış olmalıydım en fazla. Geriye baktım. Kapı benden uzaklaştı. Bir karadeliğin içine sürükleniyordu sanki.

Kapının karşısında uzanan merdivende bir kadın belirdi. Elinde bastonu vardı. İki büklüm olmuştu. Bana bakıyor tanımaya çalışıyordu. İnmek istedi bir an merdivenlere baktı ama göze alamadı.
-Sen kimsin? Dedi

Cevap vermek istiyordum. Kolay bir soru gibi duruyordu. Zihnimin içine girdikçe cevabı derinlere gömülen kolay bir soru.

Kimdim ben? Bir anne, bir yazar, bir fotoğrafçı, bir gezgin, bir Türk…
Cevabı bulamadım. Ne geldiyse dilime söyleyiverdim.
-Ben yürüyüşe çıkmıştım. Eski evi görünce fotoğraf çekmek istedim, dedim elimdeki fotoğraf makinesini ileri doğru uzatarak.
-Bende aşağı köyden yemek getirdiler sandım, dedi. Çek bakalım ne istiyorsan, deyip umursamaz bir tavırla arkasını döndü. Yavaşça çıktığı odaya girdi.

Evine giren bir insana bu kadar ilgisiz davranması tuhafıma gitmişti. Gıcırdayan merdivenleri çıktım. Odaya girdim. Güneş ışığı vuruyordu oturduğu koltuğun üzerine. Yüzünü bana doğru döndü. Sırtımdan çantamı indirdim. Dikkatle izliyor olmalıydı beni, bakışlarını hissediyordum. Yemeğimi koyduğum kabı çıkarttım.
-Taze değil ama yemeğini getirecekleri zamana kadar idare et, dedim.
Kabı eline verdim. Yüzüme minnetle baktı. Çok aç olduğu belliydi. Beni unutmuş gibi kabı açıp yemeğe başladı.

Odadan çıkıp merdivenleri indim. Ahşap kapıyı açıp dışarı çıktım. Biraz uzaklaşıp, arkamı döndüm. O evi unutmayayım diye fotoğrafını çektim.

üstüne ne iyi gider:Yasmin Levy-La Alegria