10 Nisan 2010 Cumartesi

Paul Auster - Cam Kent (New York Üçlemesi I)

Paul Auster’ı daha önce okumamıştım. Yani İstiklaldeki kitapçıdan Cam Kent’i almadan önce. O kadar karmakarışık bir dönemdi ki neredeyse bir aydır elime almadığım kitap kalmamış ve neredeyse bir aydır hiç kitap bitirmemiştim. Bitirememiştim demek daha mı doğru olur? İlaç gibi gelmişti bu kitap. Kitaba dalıp okulun durağını mı kaçırmadım, dersi unutup kütüphanede mi kalmadım, neler neler… Ardından Paul Auster hastası oldum tabi, “nasıl bir kalemsin sen” diye düşündüm durdum. Şimdi Yanılsamalar Kitabı var elimde. Hayaletler sırada. Seviyorum seni Paul Amca.

“… Siz buna konuşma diyorsunuz. Sanırım terim bu. Sözcükler çıkarlar, havaya uçarlar, bir an yaşarlar ve ölürler. Garip, değil mi? Bana sorarsanız bir fikrim yok. Hayır, yine hayır. Fakat yine de, ileride gerek duyacağımız sözcükler var. …” s.21
“… Herkes için iyi bir şey ölü olmak. …” s.25
“… Bizim bildiğimiz insan hayatının ancak cennetten kovulduktan sonra var olmaya başladığını iddia ediyordu. Çünkü eğer cennette kötülük yoksa, iyilik diye bir şey de olamazdı. …” s.49

Bu sayfa insanı gerçekten sarsıyor, düşünmek zorunda kalıyorsunuz ve kafanız karışıyor. Yazmasaydım romana haksızlık edecektim.

“… Nihayet söyleyeceklerimizi söyleyebilecek bir dil. Çünkü bizim kelimelerimiz dünyaya denk düşmüyor. Nesneler bir bütünken, kelimelerimizin onları ifade edebileceğine dair güvenimiz tamdı. Ama bu şeyler yavaş yavaş parçalara ayrıldı, paramparça olup kaosa düştü. Yine de kelimelerimiz aynı kaldı. Kendilerini yeni hakikate uyduramadılar. Bu yüzden gördüğümüz şey hakkında ne zaman konuşmaya çalışsak, yanlış konuşuyoruz, temsil etmeye çalıştığımız şeyin kendisini çarpıtıyoruz. … Bir şey işlevini artık yerine getirmezse ne olur? Hala o şey midir, yoksa başka bir şey mi olmuştur? Şemsiyeden kumaşı yırtıp atarsanız şemsiye hala şemsiye midir? … Kullandığımız kelimelerdeki değişim mevhumunu kabul etmeye başlamazsak, kaybolmaya devam edeceğiz. …” s.86–87
“… Bir şeyden deliler gibi nefret edebilmen için bir yanının onu sevmesi de gerekir. …” s.108

Son yirmi sayfa ise tamamıyla harika. Tekrar tekrar okumaktan başka çare bırakmaz size, kelimeler hiç bu kadar akıllıca ve haz dolu bir araya gelmiş miydi, bilmiyorum. Ama kesinlikle ruhunuzu okşuyor cümleler, gülümsemenize sebep oluyor.

“… Gece ve gündüz göreceli iki terimden başka neydi ki; mutlak bir durumu anlatmıyordu. Herhangi bir zamanda her zaman ikisi de mevcuttu. Bunu bilmeyişimizin tek nedeni de aynı anda iki yerde birden olamayışımızdı. …” s:138

2 yorum:

  1. "Ne okusam acaba?" Derdime çare olmuş durumdasın :)

    YanıtlaSil
  2. Ben de çok severek okumuştum bu kitabı. Bir de "Karanlıktaki Adam"ı var ki kısacık bir kitap bu kadar mı sürprizlerle dolu olur. Okumadıysanız mutlaka tavsiye ederim.

    YanıtlaSil