Bir Yufka Yürekli Dostoyevski’nin güzel hikayelerinden.
Şöyle; Vasya nişanlanır. Fakat evlenmek için -elbette- yeterli parası yoktur. Yazı
yazması, aldığı işi bitirmesi gerekiyordur fakat elbette Dostoyevski’nin
okuyucusunun içini sıkması gerekir. Vasya o yazıyı bir türlü bitiremez. Yatar,
kalkar, hasta olur, nöbetler geçirir… o yazı bitmez. Nişanlanmanın mutluluğu da
sorumluluk duygusunu artıracağına hezeyanlarını besler. Kaybolur gider böylece
Vasya, okuyucunun içinde buruk bir acı bırakarak…
Artık kendisine gelmesi, işi başarması beklenen karakterle -bana
göre- direkt olarak kendini özdeşleştirmeyen okuyucu karaktere hınçlanır. Kendisiyle
özdeşleştirmez çünkü Dostoyevski’nin ortaya koyduğu durum aşırı görünür göze,
abartılı bir tiyatro oyunu olarak serilir gözümüze. Bir Yufka Yürekli’de kısa
zamanlarda meydana gelen gelişmeler görece daha açık bir şekilde görüldüğünden
örneğim o. Yoksa Kumarbaz’da da görülen bir durum bu. Hatta Raskolnikov’un okura
birçok kere hissettirdiği aynı his: içeriden bir çığlık “hayır yapma!” ya da “hayır
şu an bunu söyleme!”. Bu çığlıkların içeriği değiştirilebilir elbette.
Özdeşleştirmeye dair yapmaya çalıştığım vurgu, karaktere öteki
gözüyle bakmanın bize yaşattığı konfora dair. Oysa hayatlarımıza dışarıdan bir
gözle bakmıyoruz. Hepimiz birer Dostoyevski karakterleriyiz. Aynı hataları defalarca
yapıyoruz. Yazıya dökülüp birkaç sayfada yüzümüze vurulmuyor diye fark
etmiyoruz. Poe’nun biyografisini okurken yüzüme çarpan gerçek işte bu kadar. Her
zaman bir kara prens olarak zihnimde canlanan Poe’da bu yıkılışı görmenin
hüznünü derinden hissediyor, bir roman karakteri olmadığı için de içimden
atamıyorum. Kısacık Bir Hayat, kısacık bir kitap; ağırlığını kalbe yükleyen bir
kitap. Yanlış zamanda, bir o kadar doğru zamanda yaşamış, meteliksiz ki her
zaman meteliksiz olmak gerekir, “cinsinin gereklerini” yerine getirmekten aciz
bir adam. Bir yerden sonra kazanmasını beklenen, sürekli beklenen, ama o
zirveye asla ulaşamayan bir süper kahraman filminin tatsızlığını insanın
omuzlarına yükleyen bir biyografi.
Bazı gerçeklerin tokadına maruz kalmanın faydaları hakkında söyleyecek
sözü olan var mı?
Benim yok.
Böyle bir hayatı yaşamaması, o şiirlerin hiç birinin yazılmaması anlamına gelirdi belki de.. Bazen kişisel hayatlar ne kadar önemsiz, geride kalanlarla karşılaştırılınca. Ama ne yazık ki hem bu şekilde yaşamak durumunda olan, hem de hiç bir eser de bırakamayanlar var. Dostoyevski'nin karakterleri bile yanlarında yetkin kalıyor..
YanıtlaSilPoe gibi bir adamın üretmesine sebep olanın yaşadığı zorluklar olduğunu düşünmüyorum açıkçası. elbette etkisi vardır fakat çok rahat bir hayatı olsaydı da o Poe olurdu bence..
YanıtlaSilÇok rahat bir hayatı olsa da o Poe olurdu cümlesine katılmıyorum. Çok rahat bir hayatı olsa bambaşka bir Poe olurdu. Tabi ki yeteneği içinde, yine yazabilirdi belki ama tarzı ve yazdıkları çok başka olurdu.
YanıtlaSilbelki biraz başka olurdu, ama yine de Poe olurdu işte. bence :)
YanıtlaSil