Bir süredir berbat şeyler hissediyor, üzerinde durmamaya
çalışıyorum. İfade etmeye niyetlendiğim bir iki konuşmanın sonunda sessizliğe
gömülüyor, ifade etsem ne olacak ki kelimelerle mühürlemiş olacağım bu hissi,
ne gerek var diye düşünüyorum. İçim kanıyor bastırıyorum. Kafamda birçok farklı
ses, sürekli bağırtı halinde, bastırıyorum. Havanın bunaltıcı olduğu o gece de
duyduğum iki nefes sesinin ritmiyle sakinleştirmeye ve artık uyumaya
çalıştığımda kaçmanın sonuna geldiğimi fark ettim.
Hiçbir şey yapmıyor olmanın ağırlığını hissediyorum. Elbette
birçok şey yapıyorum fakat bunlar benim kendimi gerçekleştirme alanımdan
oldukça uzak olduğu için bir şey üretme açlığımı doyuramıyorum, böylece her şey
anlamsızlaşıyor. Kendimi hissettiğim konuma tahammül edemiyorum. Kendime dair
hissettiğim bu öfke bir yandan özsevgimle savaşırken bir yandan beni “bir
şeyler” yapmaya itiyor. İtiyor ve sürükleniyorum. Hareket edecek gücü
bulamıyorum, odaklanamıyorum; okuyamıyorum, yazamıyorum, izleyemiyorum. Zaten bildiğim
filmlerin, metinlerin arasında savrulup duyuyorum, çamaşır yıkıyorum, bulaşık
yıkıyorum; yıkadıkça bir miktar sakinleşiyorum. Fiziksel enerjimi bir kanaldan
boşaltmanın sersemliğini yaşıyorum.
(Dağıldım. Pekala, devam edeceğim.)
Ayla aramızda bu görünen deniz
kısa dağlar yok
başka bir uzaklık var
onun aysarlığında var.
Maddeye dönüşmüş
yanıma dek gelen engebeye bak
kuş uçumu dedikleri uzaklığa bak-
Eğer kıvrımlardan çatlamadıysa
başımın altındaki yastık
ayışığından kurumadıysa gitarım
kabımdaki sütü içmediyse aslan.
Kalbim her renkte çizgiyle
almıştır bu gece kanıma ayışığını
burada düş görmediğime inan
aslan seni bekledi-
Bir güneş dönüyor sana
senin bir düşün olsun, bunu al-
Sami Baydar-Dünya İnancı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder