13 Ekim 2020 Salı

"kuş uçumu dedikleri uzaklığa bak"

Bir süredir berbat şeyler hissediyor, üzerinde durmamaya çalışıyorum. İfade etmeye niyetlendiğim bir iki konuşmanın sonunda sessizliğe gömülüyor, ifade etsem ne olacak ki kelimelerle mühürlemiş olacağım bu hissi, ne gerek var diye düşünüyorum. İçim kanıyor bastırıyorum. Kafamda birçok farklı ses, sürekli bağırtı halinde, bastırıyorum. Havanın bunaltıcı olduğu o gece de duyduğum iki nefes sesinin ritmiyle sakinleştirmeye ve artık uyumaya çalıştığımda kaçmanın sonuna geldiğimi fark ettim.

 

Hiçbir şey yapmıyor olmanın ağırlığını hissediyorum. Elbette birçok şey yapıyorum fakat bunlar benim kendimi gerçekleştirme alanımdan oldukça uzak olduğu için bir şey üretme açlığımı doyuramıyorum, böylece her şey anlamsızlaşıyor. Kendimi hissettiğim konuma tahammül edemiyorum. Kendime dair hissettiğim bu öfke bir yandan özsevgimle savaşırken bir yandan beni “bir şeyler” yapmaya itiyor. İtiyor ve sürükleniyorum. Hareket edecek gücü bulamıyorum, odaklanamıyorum; okuyamıyorum, yazamıyorum, izleyemiyorum. Zaten bildiğim filmlerin, metinlerin arasında savrulup duyuyorum, çamaşır yıkıyorum, bulaşık yıkıyorum; yıkadıkça bir miktar sakinleşiyorum. Fiziksel enerjimi bir kanaldan boşaltmanın sersemliğini yaşıyorum.

 

(Dağıldım. Pekala, devam edeceğim.)

Ayla aramızda bu görünen deniz

kısa dağlar yok

başka bir uzaklık var

onun aysarlığında var.

 

Maddeye dönüşmüş

yanıma dek gelen engebeye bak

kuş uçumu dedikleri uzaklığa bak-


Eğer kıvrımlardan çatlamadıysa

başımın altındaki yastık

ayışığından kurumadıysa gitarım

kabımdaki sütü içmediyse aslan.

 

Kalbim her renkte çizgiyle

almıştır bu gece kanıma ayışığını

burada düş görmediğime inan

aslan seni bekledi-


Bir güneş dönüyor sana

senin bir düşün olsun, bunu al-

Sami Baydar-Dünya İnancı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder