İsmet, diyor uzun saçlı sakallı adam. İsmet, diyor, evi
yapabilecek birisi var mı?
İsmet, diyor. İsmet, gönülden gelen bir ses duydun mu hiç?
Sözcüksüz, derinden, hep duyduğundan farklı. Duydun mu İsmet? Evi yapmak lazım
artık. Dökülüyor her yeri sıvası da her şeyi de. Ben de dökülüyorum İsmet, var
mı yapabilecek biri?
İsmet bütünleştiği sandalyeden doğrulmuyor. Elleri
saçlarında dolaşıyor. Dinlemiyor İsmet. Bir ara bir seslenme duyduğunu sanıyor.
Adım neydi, diye düşünüyor belki. İsmet gözlerini adama çeviriyor.
Adam İsmet’e bakıyor hala. Bir şeyler anlatıyor.
Bir kafe masasının özensiz özenliği üzerine ruhları
serilmiş. Farkında değiller. İsmet sigara yakıyor. Öksürmeye başlıyor. Dumanda
kayboluyor. Adam bir daha göremiyor İsmet’i. İsmet’in nereye gittiğini kimse
bilmiyor, öksürük sesi duyuluyor İsmet’in. Boğuntu sesleri. Bitmek bilmeyen bir
öksürük sesi bütün kafeyi dolduruyor. Diğer masadakiler kulaklarını kapatarak
kaçışıyorlar.
Adam, İsmet, diyor. Çek biraz şu ruhunu öteye. Kaldık böyle
ortada. Şimdi ne olacak? Bir kere gönlümden gelen sesi duydum İsmet. O da duydu
sandım. Sanrı bir ölümdür İsmet. İnsanı çürütür. Sesleri çeker, ışıkları çeker.
Bütün kanunlar yok olur. Her şey bir muğlaktır ki sorma İsmet. İçimden gelen o
sesi duyurduğumu sandığımda bir bulut geldi üzerime. Sıkıntısız, bembeyaz bir
bulut. Beyaz bir bulut amacına hizmet etmez İsmet. Bir bulut yağmur yağdırmalı.
Suya bulamalı her yeri. Temizlemeli kirletirken aynı anda. Yere düşmeli bir
bulut yavaş yavaş. Bu bulut bembeyazdı. Ona bakarken korkuyordum, bir anda bana
karışacak diye. İnsan önce gözlerini korur İsmet. Bir bilimde bir açıklaması
bulunur da bunun İsmet bence insanı en çok görmek yararlar. Bu yüzden kapatır
insan gözlerini ilk.
Evi nasıl yapalım dersin?
İsmet’in boğuntusu belli belirsiz duruyor. Yeniden sandalyesine
dönüyor. Kimse fark etmiyor İsmet’in gidip gelişini. Ellerini saçlarına götürüp
kaşlarını çatıyor.
Adam dudağının kenarına bir sigara iliştiriyor. Konuşana
kadar sabit duran sigara, adam konuşmaya başlayınca konuşmaya başlıyor. Duman
dilini kimse bilmiyor.
İsmet belli belirsiz kıpırdanıyor.
Adam, İsmet, diyor. Evi nasıl yapalım? Duvarda bir boşluk
oluştu. Kendi kendini besleyip büyütüyor. O büyüdükçe ben küçülüyorum İsmet.
Bir usta bulsak, belki bir şeyler yapar. Ama kime nasıl derim, evimde bir
karadelik oluştu, nasıl derim. Kim yaptı, derlerse, gözlerimle yaptım, ruhumla
mı yaptım, derim. İsmet, bir karadeliğin yeri ev olmamalı. Onun yeri sonsuz
olduğu sanılan bir yerler olmalı, onun da rahat etmesi benim de rahat etmem
gerek İsmet. Evim de hayalgücüm gibi değil ki İsmet, ittikçe büyümüyor. Benim
bu evi nasıl yapalım İsmet. Artık o benim evim değil, ben onun insanıyım.
Korkuyorum İsmet!
İsmet irkiliyor. Gözlerini etrafında dolaştırıyor.
Sen de amacına hizmet etmiyorsun İsmet, diyor adam.
İsmet arıyor. Bir türlü bulamıyor. Ellerini saçlarına
götürüp başını öne, bedenini sandalyeye döküyor.
Sen küçük bir çocukken annen vardı, İsmet. Annenin ellerini
ısırırdın, bu senin sevme şeklindi. Hiç değişmedin be İsmet, şimdi de
dinlemiyorsun bak. Oysa annen ne hikayeler anlatırdı sana. Ne diyordum, hah,
sanrı! Sanrı ölümdür İsmet. Ümitten kötüdür. Kimse bilmez. Sen de bilmezsin
İsmet. Sanmayacaksın hiçbir şeyi, ya bileceksin ya bilmeyeceksin. Şu sigarayı
da içme artık İsmet!
İsmet yeni bir boğuntuya hazırlanıyor. İçine çektiği dumanı
dışarı veremiyor. Gözlerini kısıyor, kapatıyor, açamıyor.
Bana kalırsa ölmek için başka yolları denemelisin İsmet. Ama
önce evi halledelim. Evi, diyorum İsmet, nasıl yapalım? Sancıyla sanrı arasında
tek harf var İsmet, tesadüf mü sandın? Sanma İsmet, değil.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder