Ben demedim mi ortalık karışacak? Karıştı. Ne dersem olur, biraz önce biraz sonra. İllaki olur.
Ben o sırada hocanın Feyruz’la ilgili yazdığı makaleyi
okuyordum. Feyruz’a çok hayrandım. Hayrandım dediysem şimdi hayran olmadığım,
geçmişte öyle olduğum anlamı çıkmasın. Hala ve hep hayran olurum ben Feyruz’a. Neyse
ben kimlikti, tanınmaydı, Hegel’di, efendiydi, köleydi dola dolaşırken listeden
Feyruz çalmaya başladı. Feyruz da Feyruz’dur tıpkı şiirdeki elma gibi. Çalmaya başladı
ve ben dedim ki Feyruz ölmedi. Bunu bir anda dedim. Ölmedi çünkü kadın zorla
hayatını alacak değilim ya dünyanın bir ucundan. Sonra dedim acaba ne yapıyor. İşte
yaşıyormuş.
Ha-ha. (bu da kimden kaldı Hikmet’ten mi?)
Neyse hoca diyor ki Lübnan kimliğinin yaratılma sürecinde Rahbani
Kardeşler öncülüğünde Feyruz’un yaptığı müziğin bir etkisi varmış. Kendine özgü
kalmak önemli. Türklerin asla başaramadığı bir şey, bayılıyoruz uyum sağlayıp “gibi”
olmaya. En sevdiğim şeylerden biri “İran gibi olmak” korkusudur, keşke
olsaydık. Neyse bunu sonra şeyyaparım belki.
Neyse, Feyruz radyoda şarkı söylemeye başlıyor, dikkat
çekiyor, sonra Rahbani Kardeşlerle yolu kesişiyor, e tabii müthiş bir yetenek,
yükseldikçe yükseliyorlar. Ben bunları okurken başımda bir ağrı başladı. Feyruz’un
laneti üzerime mi oldu da, n’oldu da? Feyruz’un ne laneti olacak açıkçası, ama
baş ağrısı ve mide ağrısı bunca yıldan sonra tahammül edemediğim şeyler
olduğundan ilaç almaya mutfağa gittim.
Olabilecek en kötü şeylerden birinin ne olduğunu söyleyeyim
mi? Bir bardağın bardak çekmecesinde tuzla buz olması. Bunu nasıl tarif
edebilirim? Bir yandan başım ağrıyor, bir yandan Feyruz’un sesi. Çekmeceyi açmışım
su içeceğim, bardağı çarp, düşür tuzla buz olsun hem de nerede? Çekmecenin içinde.
Yazıklar olsun.
Şuna da söyleyip gideceğim, ateşim eksikmiş. Doğum haritamda ateş grubundan hiçbir şey yokmuş. Yıllardır bulduğumu yakıp ateşi sevmem, mumlara çok düşkün olmam bundanmış. Ateşim eksikmiş. Yapmam gerekenleri erteleyip durmam, bir türlü başlayamamam bundanmış. Ateşim yokmuş. Bildiğin ateş. Dur şimdi.
benim bahsettiğim makale de bu başlıkta, Namık Sinan Turan'ın, belki videoda da o vardır.
YanıtlaSilFeyruz görünce tıklarım hemen :) Ufak bir ekleme yapayım, Ürdün'de yılbaşlarında veya soğuk kış gecelerinde şarkıları daha sık çalınırmış. Eh zaten şu söylenen şehir efsanesini kendim de deneyimledim: Arap memleketlerinin çoğunda dükkanlar işletmeler günün ilk şarkısını Feyruz'dan seçermiş. Defalarca deneyimledim. Doğru :)) Otel lobisine kadar sirayet ediyor. Beyrut sokaklarında tek başıma öylece yürürken hayal kurardım acaba şimdi şu sokaktan bir araba geçer de içinde onu görebilir miyim diye, başaramadık.
YanıtlaSilhttps://www.youtube.com/watch?v=qp2WG_qcTGk
çok çok özel ve önemli bir yeri var demek, bu kadarını bilmiyordum. ben de deneyimlerim umarım bir gün ah...
Sil