
“Sınırsız optimizasyon talebi acının bile sömürülmesini buyurmaktadır. Amerikalı ünlü motivasyon antrenörü Anthony Robbins şöyle der: ‘Kendinize bir hedef koyduysanız sonsuz sürekli gelişmeye bağlanın. Bütün insanların hissettiği sürekli ve asla bitmeyen gelişmeye duyduğunuz isteği kabullenin. Hoşnutsuzluktan, geçici rahatsızlıkların yarattığı gerilimlerden kaynaklanan basınçtan güç doğar. Hayatınızda ihtiyaç duyduğunuz bu tür bir acıdır.’ Sadece optimizasyon amacıyla sömürülebilecek acıya izin vardır.
Ancak olumluluğun şiddeti olumsuzluğun şiddeti kadar yıkıcıdır. Neoliberal psikopolitika, bilinç endüstrisi arayıcılığıyla hiçbir şekilde olumluluk makinesi sayılamayacak olan insan ruhunu öldürür. Neoliberal rejimin öznesi kendini optimize etme buyruğuyla, sürekli olarak daha fazla performans gösterme baskısıyla harap olur. Tedavinin öldürme olduğu ortaya çıkar.”
Byung-Chul Han – Psikopolitika - s.39
Sanırım geçen sene Paul Lafargue’nun
Tembellik Hakkı kitabını okurken zekasının yarattığı hazdan pis pis sırıtmıştım
sürekli. Üzerimdeki bilmişlik hali “evet Paul’cüm, tam da söylediğin gibi”
düşüncemden kaynaklanıyordu: bu büyük resmi ben de görüyorum, canım benim ya..
Nah görüyorum!
Şu blogda paylaştığım şeylere
bakıp, çok değil bir iki yazı öncesine bakıp bile kendimde hissettiğim
yetersizlikten yerlerde sürünecek hale gelişlerime ne diyeceğiz? Büyük resmi
görme acısı mı?
Neoliberalizm bireyi sürekli
sistemin içinde tutmak ister, hem üretmek hem de tüketmek için. Aktif kalmayan
birey çöptür bu sistemde. Devamlı tüketebilmemiz sürekli yeni ihtiyaçlar
hissetmemizle doğru orantılı. Bireyin kendisini bu sistemin içinde değerli
hissedebilmesi içinse “sürekli iyi olma, sürekli daha iyi olma hali” içinde
olması gerekli. Bunun ne kadar “insanî” olduğunu tartışmamıza gerek yok
sanıyorum, apaçık ki değil. İnsan sürekli daha iyisini, daha güzelini elde etmeye,
kendisini sözümona sürekli geliştirmeye uygun bir yapıda olsa bile ki emin
değilim bundan, bunları yapmak zorunda değil, olmamalı.
Çalışmanın aşırılaştırıldığı,
rekabetin tatsızlaştırıldığı, bireyin sürekli yetersiz hissettirildiği şahane
bir sistem. Beter olalım gerçekten. Daha fazla, daha fazla, daha fazla diye
diye ağzımızın salyaları akarak öleceğiz, ya da yetersizlik hissinin yarattığı
tahribatla antidepresanlarla geçen ömürler tüketeceğiz ki burada tüketmek doğru
bir kelime, sadece tükenecek bir hayat, yaşanacak değil.
Bazen başarısız olmanın tadını
çıkartmak daha insanî, değil mi?
“Ay bu ne diyo be!” diye mi
okudunuz ya?
Yok öyle okumadım, aksine yazdıklarını sevdim:)
YanıtlaSil:) çok sevgiler
SilMerhaba. Kitaptan alıntıya "Ay bu ne diyo be!" demiş olabilirim :))
YanıtlaSilneyseki sizin yazdığınız kısımla aydınlandım. H.
çok teşekkürler :)
Siltembellik hakkı ve sonrasında söylediklerinde iyi güldüm :) tüketim deyince direk abd geliyor insanın aklına. hayat tüketim üzerine kurulu :)
YanıtlaSilsevgili deep umarım acı acı gülmüşsündür :))
Sil