Farsçanın o muhteşem ses ahengine hayran olmamak mümkün değil. Hele hele köylerdeki o yaşlı insanların, çocukların konuşması bir başka güzel. Üç film boyunca bu dili dinlemek üzerimde “Farsça öğrenmek istiyorum” etkisi yarattı.
Filmlerin sıralamasına bakmadım. Ben ilk önce Zeytin Ağaçlarının Altında’yı izledim, sonra Arkadaşımın Evi Nerede? ve en son da Ve Yaşam Sürüyor… filmini. Ama sanırım sıralama şöyle, Arkadaşımın Evi Nerede?, Ve Yaşam Sürüyor… ve Zeytin Ağaçlarının Altında. (Doğrusu neymiş, diye bakmayacağım elbette).
Arkadaşımın Evi Nerede? çok güzel bir çocuğun, Ahmet’in ödevini deftere yapmadığı için azar işiten ve bir daha deftere yapmazsa okuldan atılacağı söylenen arkadaşının defterini yanlışlıkla kendi evine getirmesini, sonra da bilmediği yerlerde annesinin izni olmadan arkadaşı Muhammet Rıza’nın evini aramasını anlatıyor.
Ve Yaşam Sürüyor, Tahran’da yaşayan Arkadaşımın Evi Nerede? filminin yönetmeni ve oğlu Koker’e bu filmin kahramanı Ahmet’i bulmaya çalışıyorlar. Depremin ardından insanların durumunu gösteren film adını da buradan alıyor; bütün o hayatları altüst olan, onlarca yakınını kaybeden insanların hayatlarına nasıl devam ettikleri, nasıl çalıştıkları abartısız bir şekilde gösteriliyor.
Zeytin Ağaçlarının Altında’da Ve Yaşam Sürüyor filminin yalnızca bir sahnesinde görünen Hüseyin’in hikayesini görüyoruz çokça. Bu filmde Ve Yaşam Sürüyor filmi çekiliyor esasen. Bu iç içe geçmiş üçlemenin her filmi ayrı bir duygu yaratıyor insanda. Hüseyin rol arkadaşı Tahereh’le evlenmek istiyor. Ama evi yok. Evi olmadığından Tahereh’in büyükannesi onunla evlenmesine izin vermiyor. Hüseyin önemli olanın akıl ve anlayış olduğunu söyleyip duruyor, sevilesi bir karakter.
Temel ortak nokta bence yalın bir merak duygusu vermesi. İlk filme Ahmet’in arkadaşını bulup bulamayacağını merak ediyorsunuz. İkincisinde babanın Ahmet’i bulup bulamayacağını ve üçüncüsünde Hüseyin’in Tahereh’i ikna edip edemeyeceğini. Olaylar silsilesi yok filmlerde. Yavaş, yumuşak, ama sıkıcı değil, dikkatiniz hiçbir şekilde dağılmıyor. İran yollarını, Poşteh-Koker sokaklarını, evleri, avluları, insanları bir şekilde sizi hep diri tutuyor.
Filmlerde en dikkat şeylerden biri İranlı kadınlar. Hiç biri boş durmuyor, sürekli çalışan kadınlar. Hepsi tuttuğunu kopartan kadınlar bana kalırsa. Ahmet’in annesi fazlasıyla otoriter. Ve Yaşam Sürüyor’da yolda karşılarına çıkan kadınlar yine öyle. Zeytin Ağaçlarının Altında’da Şiva Hanım aslında bütün işi çekip çeviren kişi.
İran gibi olmaktan korkan insanların karanlık beyinleri yüzünden İran kadar olamadık.
ben de üçlemeyi sıralamasına bakmadan seyretmiştim. filmlerde ne oldu, olacaktan çok işleniş tarzına bakarak değerlendiren biriyim. bazı zamanlar doğunun o hayatını, sokaklarını , renklerni, insanlarını seyretmek isterim . o zaman bu yönetmen benim için birebirdir..
YanıtlaSilaynen öyle, o yaşantının içinde kayboluyor insan, dinleniyor da bir bakıma
YanıtlaSil