Boş bir sayfa her an için hazır ve nazır olarak burada bekliyor. Sanki ben müthiş bir disiplinle sürekli giriyormuşum da yazıyormuşum da… Bir de boş sayfa açmakla vakit kaybetmemeliymişim, işim aceleymiş gibi. Hah!
Hava bir miktar serin günün bu saatlerinde. Başımın sağ tarafında, gözümde yükselen bir ağrı var. Bugün çarşamba ve son iş günüm bu hafta. İki gündür bütün mesai saatimi tezime ayırıyor, dekanlıktan gelen tüm işleri erteliyorum. Fakat ben tez için yazıp tez için okudukça çok iyi hissediyorum. Bazen bir sayfa ancak yazabiliyorum, bazen 20 sayfa bile okuyamıyorum. Fakat işte yoldayım duygusu bana iyi hissettiriyor. Son iki gündür bunun farkında ve neşeliyim içten içe. Bugünü de tam olarak böyle geçirmek istiyorum. Hava serin evet, yine de vantilatörü açtım ofise girer girmez. Bunaltıcı yazın bittiğine ikna olmam zaman alıyor. Baş ağrımın sebebini ise bilmiyorum. İki gündür melatonin içiyor öyle uyuyorum. Eve gittiğimde yorgun, yemek hazırladıktan sonra çok yorgun hissediyor, yatak odasına tünüyor, bomboş videolar izliyor, sosyal medya-haber çöplüğünde eşeleniyor, S.’ye sataşıyor, sonra da uyuyorum. İş sonrası evdeki zamanın bu kadar kayıp olması kötü. Başımı acaba, melatonin mi ağrıttı?
Bugün okuyacağım kitap belli. Yazmak hedefim üç sayfa! Tam üç!
Sonra ancak OSTİM’den bulunacağı söylenen bir parça için (tam da üzerine bu
kadar düşündükten sonra) Ankara’da tanıdık kimseler var mı arayışına düşerim
belki günün bir aralığında. Eskiden çok severek takip ettiğim, seneler önce biten
bir blogun arşivinde dolaşıyorum. Aşk acısı ve ayrılık yaşadığı zamanlar düştü
önüme, biraz incitici. Kahvem ve kahvaltımla dolaşıyorum kelimelerinin
arasında. Bütün geçmişe özlemler bitti bir de bu blog başladı!
İkinci bir hah!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder