28 Haziran 2014 Cumartesi

not:

Sıkıntısından yaşadığım sarhoşluğu, havasından, annelerden ve en çok hasta çocuklardan, nereye koysam iğreti duracak yaşantımın. Böylesi bir istemeyişi deneyimlemedim hiç. Gitmek istemiyorum, uyanınca beni soran dünyanın en güzel bebeği elinde bir serum taşırken ben başka nerede olmak isterim. Onu eve götüren bir arabanın içinde en çok. Onun güçüyle öyle sarsıldım ki bunca yıl yaşamamın üstüne bir o kadar eklendi. Fıtratı itibarıyla direnişi, ama bir yandan kabullenişi, kendisini telkin edişi, cümlelerimizi tekrarlayışı "geçecek bebeğim" "abla gidiyor bak gidiyor" demesi boğazıma öyle bir oturuyor ki her an ağlamaya hazır bir çok tehlikeli bir kadınım. Artık onun yorgunluğuyla yorgunum. Halimden anlıyor sanki: "hadi sen de kapat gözlerini"...

Geceleri rahatsız uykum, bir otel odasının gelip geçiciliğine sahip karakteri. Bezden terliklerine bakakalıyorum odanın. Su, bisküvi, meyve suyu ve bir gündüz refakatçisinin sahip olması gereken herşey. Saçlarım dökülüyor.

Değer görmek bu zamanlar nasıl belli ediyor kendini. Bir kaç kişi soruyor nasıl Ahmet, diye. Bana değer verenler mi? Gerçekten önemseyenler mi? Evet onlar. İşte o zaman çöplük oluyor insanlar, hiç haketmiyorlar sevgimi,  ben de çekip alıyorum. Arkadaşlık zaten, dostluk, hiç bu kadar boş kelimeler olmamıştılar.

İçim çürüyor. İçim.

"başka yere gidemediğin için burdasın
başkası olmadığın için kendi"

........

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder