Ödev için yeniden içine gömüldüğüm Tutunamayanlar’da, kim bilir kaç yıl önce şöyle bir yerin altını çizmişim:
“Yalnız hayallerle beslenen bir arkadaşlık ne kadar kısa sürüyordu. Günlük meselelerin çözülmesinde bir hayalin ne faydası olabilirdi? Zavallı bir ruh, insanı nereye götürebilirdi? İnsanın ihtiyaçlarını nasıl karşılayabilirdi? Her gün karşınıza çıkan canlı, elle tutulur varlıklarla bir ruh nasıl başa çıkabilirdi? Bir ruhla yaşamak, tek başına yaşamak gibi, hayal gücü isteyen davranıştı. Uykusu gelen bir insanın, uyanık kalmak için boşuna harcadığı bir çabaydı. Sonunda beden, arzulara boyun eğiyordu. Karısını, arkadaşlarını, işini yok sayarak soyut bir yaşantıyı sürdürmesi ne kadar zordu. Bütün olaylar, kendi kanunlarına uygun bir düzenle onu alıp götürüyordu.”
Esasında altını çizmemişim, çünkü ben kitapları karalamayı hoş bulmam. Yanına işaret koymuşum. Ne düşünmüş olabileceğimi düşünüyorum. Bunu okuduğumda kaç yaşındaydım ve ne düşünüyordum. Arkadaşlık benim için ne ifade ediyordu. Turgut’un Selim’i vardı da (ya da yoktu da) benim kimim vardı (ya da yoktu). Tüm bu soru cümlelerinin sonunda soru işareti yok çünkü cevap aramıyorum.
Bir süredir arkadaş edinmiyorum. Bu iş bana çok yorucu ve gereksiz geliyor. Edindiklerimin, yıllarca emek verdiklerimin, o kadar şey paylaştıklarımın, “ne arkadaşlığı bu artık dostluk!” diye ünlediklerimin üzerine o kadar çok toprak attım ki artık ne diye kendimi yorayım diye düşünüyorum. Daha çok belli konulardaki ortaklıklara dayalı ilişkiler çekiyor ilgimi.
Bu konu bu kadardı.
Son bir haftadır doğru düzgün okumuyorum, kitap da bitirmedim haliyle. Uyumadan önce birkaç sayfasını ancak okuyabildiğim Dune hariç hiçbir şey yok elimde. Düzenin yeniden şekillenmesinin bazı sonuçları olmasını bekliyordum ama bir yandan yazılması gereken onlarca sayfa, okunması gereken yüzlerce sayfa varken hiçbir şey yapamayıp birkaç sayfa roman okumakla yetinmek biraz fazla gibi geliyor bana.
Son bir haftanın en güzel şeyi Star Trek: Discovery. S. çok güzel dediği ve günlerdir sayıkladığı için izlemeye başladım, ilk sezonu da bir akışta bitti. Mükemmel mi, değil, fakat bir şekilde tutuyor hikayede. Canlı, keyifli. Şimdilik yeterli.
Hiç yeni şarkım da yok, hep şu köşede bu kıyıda olan bir
şarkıyla veda…
Bunu okuduğumda kaç yaşındaydım dememek için kitaba aldığımız gün tarih atıyoruz.:) Sonra kitaplarımızı başkaları da okur, ya da bağışlarız diye düşünüp, beğendiğimiz cümlelerin altını çizmiyor, karalamıyoruz; çok sevdiysek bir kağıda ya da karta yazıyor, istersek o notları kitabın arasında bırakıyoruz:) Sonra, uzun yıllar sonra mesela, o kitabı alınca elimize, bir sürü anı hatırlıyoruz, tarihe bakıp "vayy be," de diyoruz, tabii ki:) Neredeyse yazıdan uzun yazacaktım yorumu: yazının serzenişler de içeren duygusu pek tatlı ve çok insandı da ondan:)
YanıtlaSilne güzel yorum bu böyle:) tarih atıyorum bazen, bazen unutuyorum. 2011 yazıyor kitabın başında. ama bu kitap elimden birçok defa geçtiğinden hangi sefer işaretlenmiş olduğunu bilemiyorum. kitaplarını bağışlayabilen biri olduğumda nirvana bana yakın demektir, büyük bir olgunluk adımı atmışımdır, çok zor bir ihtimaldir :) yorum yazıdan çok daha tatlı bence, iyi ki gelmişsin :)
SilBen valla acımıyorum kitaba, altı çizilecek yer varsa çizerim hocam, bir daha ne kağıt harcayayım :D
YanıtlaSilhiç böyle bir insan olamadım, olmak da istemem galiba :)
Silo kadar emek verip değer verip dost can yoldaş dedikten sonra saçma sapan biten arkadaşlıklar geride bir sızı bırakıyor geçen yıl yaşadım bunları epeyce. kitapları ben de çizmem ama bin kitap uygulamasını kullanmaya başladım bunun için pratik oluyor :)
YanıtlaSilsızı falan da bırakmıyor bir yerden sonra sadece hafiflik :)
SilBiraz olmuştu buraya gelmeyeli. Yine müzikli bir yazıyla karşılaşınca mutlu oldum. Bilmediğim şeyler bunlar benim ve her geldiğimde "ne güzel müzikler dinliyor" diye geçiriyorum içimden. Yukarıda, "GüzelŞarkılar"a dokunup, belki de basıp, hiç olmadı tıklayıp bunun gibi ezgili yazılarına gittim az önce. Ama hiç "tembel işi" olmadı bu yolculuk. "Ah!" dedim yine içimden, daha kolay bir yolu olsa... Topluma hizmet olarak ya da en azından blog yazılarını okuyan topluluğa bir güzellik sağlamak amacıyla, bu güzel müziklerden dinledikçe YouTube'ta bir "oynatma listesi"ne ekleyiversen ne hoş olur :) Tabii sonra o listeyi de buralarda bir yere iliştiriversen... :) Ne kadar "armut piş, ağzıma düş"çü bir yaklaşımda bulunduğumun farkındayım, ama her şey sanat için :) Neşeli sevgilerle :)
YanıtlaSilcanım koleksiyoncu, tüm söylediklerin nasıl güzel. spotify'da listelerim var ama kayda değer mi bilemiyorum, bir blogda çok güzel bir gadget'ını görmüştüm, eklemek de aklımdan geçmişti, sayende tekrar düşünüyorum şu an. çok teşekkür ederim, beğenmen o kadar değerli ki..
Sil