Yıllardır gelip gidiyorum buraya. Zaten buralıyım işte, nasıl bir ifade şekliyse bu. Kütüphane odası, yani evin kitaplıklarının olduğu oda kuzeye bakıyor, serin. Ben de yazları geliyorum. Kuzey de evin önü. Giriş kapısının olduğu yer işte, mahalle tarafı. Odam bu odanın karşısında, sıcak. Hem şimdi çocuklar kalıyor orada. Ben de iyice kütüphaneye yerleşmiş oldum. Fakat önceki gelişlerimde de bu odada çok fazla vakit geçiriyordum. Kahramanımız saksağan da burada ortaya çıkıyor zaten. Sabahları genellikle, ama öğlene kadar illaki sesini duyuran bu güzel kuştan etrafta kaç tane var bilmiyorum. Bence bir tane. Gelip kendini duyuruyor. O kadar da güzel. Karga sevdalısı olan benim aklımı çelmekle kalmıyor, kendisini uzun süre göstermeyişiyle de kadim bir inancı doğruluyor: kaçan kovalanır. Hala bir fotoğrafını çekemedim. Ne zaman sesini duyup makinemi elime alıp pencereye yönelsem, o gideceği güzergahı belirlemiş ve harekete geçmiş oluyor. Beyaz karnını, uzun kuyruğunu şöyle böyle ancak görüyorum. Sinekliği açma sesim de ürkütüyor tabii. Bir sesin çağrısına koşuşum bir sesle baltalanıyor. Bakın bununla ilgili bir hikâye anlatayım.
Cemal Amcayla Serap Teyze nerden baksanız 40 yıldır
evlilerdi. Hani birbirini anlamış, kabullenmiş, saygı duyan, sevgisini de kibar
kibar ifade eden çiftler vardır ya, öylelerdi tam olarak. Hayatın müşterekliğini
paylaşıyorlar, kavga etmekten kaçınıyorlar, ortak zamanlarından keyif
alıyorlar, özel alanlarına da karışmıyorlardı. Bekar birinin görüp de “ah”
dememesi mümkün olmayan bir çift yani; şiir gibiler. Bir gün kulağımıza geldi
ki ayrılmışlar. Eh! Bu haberin itimat edilecek yanı mı var. Her duyan yüzüne “Saçmalık!”
ifadesi yerleştirip geçiştiriyor, kimse ciddiye almıyor. En fazla yaşlılık
inatları tutmuştur da bir süre sonra barışırlar, yorumları yapıldı. Cemal
Amcayla Serap Teyze tarafından yeniden kahvaltıya çağrılacağı zamanı bekledi
herkes.
Bekledik.
Bekledik.
Bekledik.
Boşandılar.
Şaşkınlık dalgası şiddetli yayıldı. Kulağımıza gelen haber
bir sancı yarattı da sanki bir kıvrandık, bir iki büklüm olduk, bir dram filminde
olsak kulaklarımızı kapatır “Hayır! Hayır!” diye bağırırdık. Boşanmışlar mı?
Evet boşandılar.
Olay şöyle gelişmiş: her sabah kahvaltıda TRT Nağme dinleyen çiftimizin evlilik yıl dönümüymüş. Cemal Amca güzel eşine sürpriz yapmak isteyip radyoyu aramış, bizim için bir şarkı çalın, Serap Hanım mutlu olsun, demiş. Şarkıyı belirtmemiş ama, hangisi olursa. O kadarını düşünememiş mi, önemsemiş mi, bilemiyorum. Sonra Serap Teyzeyle Cemal Amca kahvaltılarını yapıp çaylarını yudumladıkları o mayıs sabahında radyodaki spikerin sesi "Cemal Beyden biricik sevgilisine geliyor sıradaki şarkı" deyince Cemal Amca kıpırdanmış, Serap Teyze radyodaki Cemal Beyin Cemal Amca olduğunu anlamış kulak kesilmiş: şarkı Fikrimin İnce Gülü.
Aaaa!! Kıyametler kopmuş. Cemal Amcanın Serap Teyzeden önce evlenmek istediği bir kız varmış da ona söylediği şarkıymış da vay efendim onun için mi istemiş de, bunca yıldır unutmamış mıymış? Serap Teyze hem ağlamış hem ağlatmış. Cemal Amca ne dediyse dinletememiş. Nereden baksanız 40 senelik evlilik işte böyle son bulmuş.
Saksağanı da yakalayabilirsem paylaşacağım fotoğrafını.
Dümdüz saksağan aslında. Nereden bakarsanız bakın.
Ah şu "bazı" kadınlar, dedim ve ayrıca duruma bakıp Serap teyze tarafına dam üstünde saksağan da...
YanıtlaSilhepimiz biraz Serap Teyzeyiz ya bence :)
Silhikaye beni de şaşırttı.. saksağanı hayal ettim, görmek de isterim:)
YanıtlaSilpeşindeyim, yakalar yakalamaz :)
SilSerap teyze resmen "dam üstünde saksağan" aramış.. biraz abartmış bence, acaba gizli bir aşığı mı vardı onun?
YanıtlaSilahaha yok canım, sanmam :))
SilKıssadan hisse! Demek ki, sevdiğin birine şarkı armağan etmek istediğinde sıradaki demeyecekmişsin:)))
YanıtlaSilkesinlikle! :))
Sil