Bir zamanlar ne yaşanırsa kafamda yazıya dökülürdü. Müthiş yorucuydu. Sonra yazardım. Yaşadığım anı yazılı kayıtlara dökerdim sanki aynı anda. Fakat belki de bir şekilde beni ayakta tutuyordu. Bana -yine- günlük tutmam önerildi. Ve şu cümleyle “kimseye söyleme ki rahat rahat yazabilesin”. Ben de buraya geldim. Kimden neyi saklayacağım? Yaşadığım perişanlığa dair bir utanma duygumun olması mı gerekli? Bunca utanmazlığın yaşandığı toplumda ben duygularımdan mı utanacağım? Sanmıyorum.
Sabah serviste Kemal Tahir okuyup hayranlıktan geberirken ki
bundan da uzun uzun bahsetmek isterim, aklıma adaletsizliğe değil
adaletsizliğin adaletsizliğine daha fazla sinirlendiğimiz geldi. Sana bir adaletsizliğin
uygulanmasından daha kötüsü aynı adaletsizliğin herkese uygulanmıyor oluşu.
Kızgınlığı, öfkeyi, hayal kırıklığını, intikam duygusunu kaça katlıyor,
düşünsenize.
Şöyle, örneğin iş yerinde yanlış yapmamama rağmen bana bir ceza uygulanıyor “yanlış yaptığım” gerekçesiyle. Bu adaletsizliğe maruz kalmak yeterince can sıkıcı. İş arkadaşım ise yanlış yapmasına rağmen cezalandırılmıyor. Bunun altından kalkmak nasıl mümkün olabilir? Bu ülkede her gün, defalarca yüzleşmek zorunda kaldığım şey bu.
Duygusal yeme bozukluğum için önerilen işte bu duygularımı yazıya dökmek. Önceki gün yeni evime giderken yolda hissettiğim kriz anını anlamaya çalışıyorum şimdi: ne oldu? Yanlış giden neydi de ben her şeye rağmen dünyaları yemek isteğiyle dolup taştım? Hayatımda yanlış giden ne var?
Kendime dair duyduğum memnuniyetsizlik başı çekiyor gibi. Potansiyelimi gerçekleştiremiyor olmak içimde büyük bir öfke yaratıyor. Aslında 30 küsür yılda kendisini göstermeyen potansiyelin varlığına dair bir sorgulama içine girmek daha rasyonel görünüyor. Her yere geç kalan annem kendisine dakik bir insan olmadığını söylediğimde tepki gösterip karşı çıkmıştı; çok şaşırmıştım. Zihnimizde yarattığımız ideal insan modeline kendimizin uymadığını gerçeğiyle yüzleşmek istemiyoruz. Anneme göre (evet sürekli annemden bahsedeceğim çünkü travma) temiz ve düzenli olmak gerekli. Kendisi dağınık, asla kabul etmiyor. Ben kabul ediyorum, tembelim, dağınığım. Bunu kabul ettiğim için evimde az eşya olması gerektiği sonucuna vardım, çünkü dağılmaması gerekiyor, çünkü tembelim. Sorunu çözdü mü? Hayır. Bunu kabullenince hayatımın parçası olan insanların topladığım yeri dağıtmasına bir başka sinirlenir oldum: bak ben zaten bu işi sürekli yapamıyorum, yapmak istemiyorum. Bir kere yaptım mı da bozulsun istemiyorum, lütfen bunu anla. Sonuç: yatağın üzerinde ıslak havlu, kapağı kapatılmamış su sürahisi, masaya dökülmüş sigara külü. Yazıklar olsun.
Evet, ne hissediyorum: yetersiz. Bununla yüzleşmek de zor çözmek de. Elimde aylardır sürünen makale için her hafta başı plan yapıp “Bu hafta bitiriyorum!” derken kendime inanıyormuşum gibi hissediyorum. Fakat bitmiyor. Belki daha uzun süre vermeliyim. Süreçlerden hiç mi hiç keyif almıyorum, bir an önce sonucu göreyim. Resim yaparken de öyleydi, bir şeyler örerken de. Fakat hani yol çok güzeldi? Hani yolda olmaktı asıl mesele? Hı E.cim? Konuşsana birtanem?
Sorsanız bir masada saatlerce oturup okuyup yazmak müthiş bir şey. En son ne zaman yaptım bunu? Zihnimin dağınıklığını görmezden gelip, odamın dağınıklığını, taşınıyor olmayı, sandalyenin rahatsızlığını, kalabalığı bahane edip duruyorum. Daha kolay.
Sakin olmam lazım.
Önce sakin olmam lazım. Sonra Hayko Cepkin gibi ikinci albümü yapıp adını “Tanışma Bitti” koyabilirim ama ben cümlenin sonuna bir iki kelime daha ekleyebilirim ayıp olmazsa küfürlü. Sonra da böğürürüm, ne var?
Evet, ne hissediyorum: yetersiz. Yeme düzenimin içine edip de 20 kilo alınca görüntümden duyduğum rahatsızlık, bunu düzeltmek konusundaki başarısızlık kendime dair duygularımı paramparça etti. Hayatta zevk alacağım şeyleri bulmakta zorlanır oldum. Pandemi birçok noktada oldukça etkiliydi fakat bu kadar mı? Bana vermesini beklediğim hissi vermeyen insanlar ve şeylerin acısını gıdalardan çıkarttım. Sevgi eksikliği, mutsuzluk, takdir görmeme, doyuma ulaşamama, kendini gerçekleştirememe ve benzerleri… Belki yanlış insanların arasına doğdum, belki sevmek için yanlış insanı seçtim, belki yanlış bir kariyerin içindeyim, belki de yanlış bir insanım.
Sıkıştım kaldım, kayboldum.
Kendini sev.Şunu biliyorum,çok iyi yazıyorsun.Çok iyi.Tüm hikayeni bize yaşatıyorsun okurken.
YanıtlaSilgerçekten mi iyi ? :) teşekkür ederim
SilGerçekten iyi. Çok iyi. H.
SilKaybolmuş bir insanı mı anlatıyordu bu yazı.
YanıtlaSilNeden bana kaybolmuş gibi gelmedi.?!
canım buraneros, ne düşündürttü bilmiyorum, hissettiğim böyle bir şeyler.
Sil