Hayatımdaki birtakım değişikler sonucunda -en azından ben bunlara bağladım- bir süredir baş ağrısı yaşamıyordum. Dün, hem de erken saatlerde hissettiğim ağırlıkla panikleyip avmigran -benim sadık yârim- içtim. Günün sonuna doğru kafamı hareket ettirirken bile müthiş bir ağrı hissediyor, hareket etmemeye çalışıyordum. Migren değil, sinüzit değil, hepsinin belli özelliklerini alıp koşarak geldiği bir tür. Ve hava… Havanın, sıcaklığın, nemin, bunaltma seviyesinin ifadesi için yeni sözcükler üretmemiz gerek. Benim otuz küsür yıllık hayatımda deneyimlemediğim bir şeyler…
Eve gidip de kendimi yatağa bıraktığımda bir daha
kalkmayacağımı tahmin etmemiştim. Kalkamayacağımı ya da. Migren nöbetlerinin
vazgeçilmez parçası kabuslar. Bu kez de öyle oldu. Kabuslarımın başrollerinden
biri Süheyla, kedim.
İlkinde iki görece küçük çocuk kendilerince oyun oynamışlar
da bir yerlere gömmüşler mi kedileri, ama şimdi çıkartmak için bulamıyor, her
yeri telaşla kazmaya çalışıyorlar. Deliriyorum rüyada. Uyanıyorum. Anlam veremiyorum
bir süre nerede olduğuma, ne yaşadığıma. Nefesim de yok, Süheyla’yı
çağıramıyorum. Rüyada ağlıyordum, uyanınca da ağladım mı, bilemiyorum.
Yeniden uyuyorum.
Bu kez bir otopark. Yine Süheyla. Arabaya onu da almışız. Arabadan
inince soruyorum Süheyla’nın nerede olduğunu. S.’nin çantasının cepli gözünde
pofuduk yavrumu görüyorum fakat bu beni dehşete düşürüyor. Daha “oradan kaçar”
dememe kalmadan Süheyla fırlıyor. Dört nala koşuyor ruhuna at kaçmış kedim. Dizlerimin
üstüne çöküyorum ve S.’ye onu nasıl getireceğini soruyorum, bu kez öfkem de çok
büyük.
Arada boşluk var. Fakat sonra birkaç büyülü gibi görünen Japon
balığı da olabilecek ama en son kelebek olduğuna karar verdiğim uçuşan şeyin
ardından Süheyla’nın bana doğru geldiğini görüyorum. O sıcaklık, o neşe, o
rahatlama duygusu….
Uyandığımda Süheyla yanımdaydı. O ve ben, her zamanki gibi,
dünyaya meydan okuyabilecek hiçbir şeye sahip olmadan deli cesaretiyle, sanki
altı kollu bir süper kahramanmışız gibi…
Baş ağrısı geçmiş değil. Umarım….
Uzun yıllar başağrısı çekmiş ve onu hep migren sanmış ve yanılmış, sonra da doğruyu yapıp baş ağrısıyla ebedi vedalaşmış biri olarak, -bir ihtimal- diyerek yazmadan duramadım. Eğer teşhisle migrense eyvallah, ama tahminle ise, aynı durumu yaşadığında tansiyonunu bir ölçtür:)
YanıtlaSilSevgili Buraneros, migren olan migren, bayağı auralı falan şüpheye yer bırakmayacak kadar migren. diğerleri karmaşık. tansiyonum genellikle düşüktür normalden. günlük ağrı zamanları özellikle ölçeceğim, belki benim de derdim tansiyondur :) ama bundan iki ay kadar önce her gün her gün şiddetli baş ağrısı çeker olunca bir doktora gittim ve gluten-kazein eliminasyon diyeti verdi. sanırım -yine beeence :)- gluteni kesince o ağrılar da kesildi. fakat tansiyon kısmını takip edeyim, bakalım :)
YanıtlaSil