Durumu netleştirmeye çalışırsam eğer, hayatı kendi imgelem dünyasında yaşayan insanların yaşadığı aşklar çok sarsıcı olabiliyor. Bir başkasının zihnine, duygularına önem vermek normal zamanda minimum seviyede mümkünken, tek bir insanın herbir şeyinin önemli olduğu bir zaman diliminin yaşanması, çok daha şiddetli, unutulmaz oluyor. Zor oluyor herşeyiye. Kavramların değişmesine bile neden olabiliyor. Düşünsenize...
M. şöyle yazmıştı bana;
Aşk yol boyunca giderken kendi geçmişini fesheder, sorun çıktığında ardında sığınabileceği hiçbir liman bırakmaz. Sen aşk adına geçmiş limanların yerini aklında tutuyorsun buna -isabetsiz bir biçimde- "O" diyorsun.
Varolma sorunun kıvrandırdığı insanlar normal bir hayat yaşamak için bir şeye tutunmak zorunda kalırlar. Bilinçli ya da bilinçsiz. İnanarak ya da kendini zamanla inandırarak. Bir beklenti içine girmeden devam edemeyeceğim anlar oluyor. Boşluk kelimesini benden daha çok kullanan bir insan ben görmedim, benden daha çok hisseden var mıdır bilmiyorum. Ama o boşlukların içinde bazen öyle aptal oluyorum ki tutunacak birşeylere-birşeye/kişiye ihtiyaç duyuyorum. En ufak birşey.
"O" beklenesi biri. Onu tanımayan bilmiyor. Ben biliyorum. Onu tanımıyorum, ama ben biliyorum. Onu beklemediğim bir hayat düşünemiyorum çünkü, o zaman aklımı yitirebilirim. Bir sebebi olmalı "ben" oluşumun. Burda oluşumun. Soru işaretleri içinde yiten bir hayat fikri çok sarsıcı. Fazla sarsıcı.
Burda eklemek istediğim şey ise "O"nun bir sevgili, aşık olunacak kişi olarak algılamadığımdır artık. Öyle olmayacağı anlamına gelmez tabii ama kapsamı açısından çok daha geniş.
İnançlı bir insanın bu tip sorunları başından atması çok daha kolay. İnançlı olup da bu sorunları başımdan atamayışım benim kusurum mu? Olabilir.
Aşkın anlık gelip giden birşey olduğunu düşünüyorum. Herhangi birşeye aşık olunabileceğini, aşkın yıllık anlar sürebileceği gibi saniyelik anlar da sürebileceğine inanıyorum artık. Ama tanımım itibariyle bir "an" söz konusu olduğundan, aşk için her zaman bir "bitiş" söz konusudur.
Böyledir.
Bilinmezlik meselesi aşkın bel kemiğini oluşturur. Yeterince tanıdığınız birine asla aşık olamazsınız. Bilinmeyene duyulan merak, özlem, sahip olma, bilme isteğinin yoğunlaşmış haline aşk derim ben. "O"nu eğer bilseydim beklemezdim. Onu bilmediğim için bekliyorum. Hayal ediyorum, düşünüyorum. "O", bu yüzden beklenesi biri.
Zihnimde bir çocuk her gece gelip "O"nun bugün gelemeyeceğini ama yarın kesin geleceğini söylüyor. Ben de inanıyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder