Uyuyup uyandığında insan, otobüsün akıl almaz derecede hızlı gitti düşünüyor: Bu adam bizi öldürmek mi istiyor?!
Kafamı ayakta tutmaya çalışıyorum ve ayaklarıma kırmızı bir ışık vuruyor. İkisi farklı zamanlar ve ben başımı ayakta tutamıyorum. Sürekli düşen başımı otobüsün camına çarpıyorum. Çarpmanın etkisiyle uyanıyorum. Şimdi ayaklarıma kırmızı ışık vururken elimi başıma götüyorum, vurduğum yer acıyor. Zamana ayak uyduramıyorum.
Annem zor nefes alınca dürtüyorum onu uykusunda, "Dön anne" diyorum, birden doğrulup "ne tarafa döneyim?" diye soruyor uykusunda. Kitabımı kapatıp gülmeye başlıyorum. Bir süre nefessiz gülüyorum. Bir başka zamansa üşüdüğümü görüp beni koynuna almak için ısrar ediyor. Gidiyorum.
Elim saçlarımın arasında dolaşırken yaralar buluyor. Bir başka ansa ellerimi dizlerimin arasına koyuyorum. Otobüs çok hızlı. Yollar karlı. Yanımdaki teyze çok şişman. Yarısını ben taşıyorum onun, kendim yetmezmiş gibi. "Burası neresi" diye soracak oluyor. Ben muavini çağırıyorum, kalorifer çok yanıyor yandım ben, diyorum; bir de öndekilere söyler misiniz, çekirdek yemeği kessinler. Gülümsüyorum. Rahat.
Aldığım nefesin hakkını veremiyorum. Hakkımı alamıyorum. Sevmediğim insanlar çok fazla, sevgisizliğimle başa çıkamıyorum. Değişiyorum. Değişmeyi istediğim zamanlardan daha çok. Evrimleşmek belki, derin, kocaman anlamlı. Kıvrılıyorum, düşünlerimden arınıyorum, düşüncelerimde boğuluyorum. Kabullenmelerimi kabullenemiyorum. Kızgınlıklarım sessizliğe gömülüyor.
Bebek kokusu.
Beğen tuşu gibi bir şeyler koyabilirsin bence bu alt kısma.
YanıtlaSilBebek kokusu = cennet
kabullenmelerimi kabullenemiyorum...
YanıtlaSilof elif of!
senacım olabilir tabii teşekkür ederim :)
YanıtlaSilAyşe'm anlaman beni...