21 Ağustos 2023 Pazartesi

Yeşil

Dünyanın en güzel şeyi, nerede nasıl olursa olsun, yeşil. Huzurun, mutluluğun, dinginliğin, içe dönüşün, kabullenişin, tahayyülün, iyileşmenin kaynağı. Ne zaman yeşilin içine girsem aynı duyguları hissediyorum. bu sağaltıcı güç beni sarhoş ediyor. Huzuru tüm hücrelerimde hissediyor, başka bir yerdeymiş ve bu yerdeki bütün yükümden kurtulmuş gibi hissediyorum. Çocuksu bir neşe kaplıyor içimi. Doğru düzgün yürüyemiyor, oramı buramı bir yerlere takmadan içinden çıkamıyorum. O zaman ne kadar kocaman olduğumun bir önemi kalmıyor ki zaten şu ağacın, şu ağaçların, şu devasa ormanın karşısında ne kadar kocaman olsam o kadar küçüğüm. Sonunda da bu "küçüklüğün" insanı rahatlattığı sonucuna varmak üzere duyumsuyorum kendimi. Neoliberalizmin "devasa" bireyi, her şeyin merkezindeki bireyi, aslında o kadar küçük ve merkezden uzak ki bunu hissettiği yerde huzur buluyor. Bunca kimlik, sorumluluk, mükemmel olma ideali o kadar uymuyor ki küçücüklüğümüze, perişan oluyoruz modern birey olmaktan. 


İşte tüm bunların sarhoşuyken, eve de hayli yaklaşmışken, günlerdir çektiğim baş ağrılarından bir miktar uzaklaşmışken migren aurasının gözümü kör etmesiyle yüzleşiyorum. Küçücük mü demiştim, miniminnacık, bit kadar, mikroskobik... Hemen telaşla sabah içtiğim ilaçtan bir tane daha. Olur mu olmaz mı, S.'ye söylüyorum. Bana "eve gidince anne patatesi yapacağım sana" diyor. 


Ne zaman hasta olsam ve genellikle ne zaman migrenim tutsa annem telaşla beni mutlu etmek için öncelikle harçlık verir. Bana istediğim bir şey varsa onu alacağını vadeder. Sonra mutfağa gider ve her zaman en sevdiğim şey olan patatesin en sevdiğim formu olan kızartma yapar. Sonra ağrım sakinleşip, bulantım azalınca bana çay eşliğinde yedirir o patatesi. Dünyanın en güzel patatesi. Anne patatesi. "Migren geliyor" dediğimde, kilometrelerce uzakta olan annem yerine, beni mutlu edecek role bürünüp S.'nin bana vadettiği şey yalnızca bir tabak patates kızartması değil, geçmişin mirası, yumuşacık anılar hastalığa rağmen, anne şefkati ve bunun bende yarattığı etkiye kayıtsız kalmayan bir "yeni" sevgi. 

Eve gelir gelmez ben uzanıyorum, o ise gözüme örteceğim şeyler getiriyor ve mutfağa giriyor. Arada bir beni yokluyor. Ağrı? Hayır gelmedi, aura devam. Ben ne olduğunu düşünüyorum, bir anda vücuduma çok fazla süt proteini almış olabilir miyim? Aman! diye ünleyip yoğurt yaptım bir gün önce yasaklara rağmen. Sonra en küçük kavanozu da yedim sabah. Ondan olabilir mi? Bilmiyorum. Düşünüyorum ama. Sonra tedirgin bekleyişim son buluyor. Ağrı sağ taraftan yavaşça geliyor. S. bana patates yediriyor, sonra masaj yapıyor. Sonra onu yanımdan gönderim, tam da anneannemin yaptığı gibi bir başörtüsüyle kafamı sıkıca bağlıyorum. S. de buzluktan bezelye poşetini getirip koyuyor başımın üstüne, soğuk iyi geliyor. 


Uyuyup uyanıyorum, uyuyup uyanıyorum. Sonra çay istiyorum. S. çay yapıyor, içiyorum. İki fincan. Sonra yeniden uyur gibiyim. Gevşetiyorum bağı tedirginlikle. Azıcık bir ağrı. Geçer gibi. 

Sevgi iyileştiriyor. 
Tıpkı yeşil gibi. 

1 yorum:

  1. geçmiş olsun. insanın yanında sevdiği biri olması ve ilgilenmesi hele de anne olursa iyileşiyor. Hülya

    YanıtlaSil