26 Kasım 2023 Pazar

Hafıza, Değişim ve Diğer Şeyler

Rüzgar sesini çok severim. Belki yalıtımı iyi olmayan pencereleri yapanlara teşekkür bile etmem lazım. Üsküdar’daki evimde böyleydi, nasıl eser ve nasıl seslenirdi bana rüzgâr. Burada ise ormana bin teşekkür, o kadar rüzgarlı ki… Artık bıktıracak kadar sıcak bir cumartesi günün akşamı ben küçük kızımla oynarken rüzgar sesi bize eşlik ediyor. Tüm gün yaşadığım o kaos bir anda duruluyor sanki. Bütün o hesaplaşma, kavga, üzüntü, öfke, kaybolup gidiyor. Rüzgâr ve sesi kalıyor geriye. İlk ne zaman dinlemişimdir rüzgârı? Doğduğum ev geliyor aklıma, güzelim bahçesi… Sonra bir görüntü, babaannemin evindeyim, üst katta. Ben salondayım, yatak odasının kapısı açık ve penceresini görüyorum. Bahçedeki en büyük ağacın dalları vuruyor. Yağmur da var galiba. Seyrediyorum.

Öyle bir ağaç var mıydı, ya da ikinci kata kadar uzanıyor muydu dalları? Yoksa alt katta bizim evde miydim? İnsan her şeyi nasıl kolay unutuyor… Üst katta olduğuma karar veriyorum. Evet. Bizim misafir odamızın yerine babaannemin yatak odası. Peki diğer odalar? Bizim, ablamla benim odamın üstünde ne var? Bir süre gerçekten bunu hatırlayamıyorum. Yıllarım geçti o iki kat arasında. Sonra annemlerin yatak odası ve bizim odanın üst katta birleşik olduğunu ve misafir odası olduğunu düşünüyorum: oldukça büyük bir oda. Böyle miydi? Gerçekten böyle miydi? Babaannemin yeşil kadife koltuk takımı da bu odadaydı. Dedem bu odada öldü. Öyle değil mi? Peki ya arkadaki soğuk oda? Ağbimlerin odasını üstünde ne vardı?

Bu evden taşındığımızda beşinci sınıfa gidiyor olmalıyım. 12 yaşında. 12 yaşındaki bir çocuk nasıl hatırlamaz bunları? Neleri sildim oradaki yaşantıma dair? 12 yaşımı hatırlamakta bu kadar zorlanırken nasıl 3’ü 5’i hatırlayacağım peki? Tamamen saçmalık.

***

Günlerdir kafamda dönenleri de, izlediğim filmleri okuduğum kitapları da oturup yazmak için vakit bulamadım. Zaman zaman kendimi aşırı yorgun, zaman zaman da bıkkın hissetmekten kurtulamadım. Fakat bir şekilde, nasıl olduğunu bilmiyorum, kafamın içinde mevcut durumun olumlu yanlarını öne getiren birisi var: her şey çok yolunda ve daha da iyi olmaması için hiçbir sebep yok. Anlamsız bir şekilde başetmeye çalıştığım olumsuzluklar sinik, karakterime aykırı, genellikle “realist” oluşuma dayandırdığım sözümona gerçekleri görme ve her türlü olumsuzluğa hazır olma durumu eski gücünü kaybetmiş, can çekişiyor: bense “bak şu ne iyi” “denedin, deniyorsun, çaba harcıyorsun bitmiş değil” “uzun zamandır bunu istememiş miydin” gibi şeyler düşünürken, gülümserken buluyorum kendimi. Başkalarından bağımsız, tamamen kendime yönelen bu yeni düşünce tarzı beni şaşırtıyor. Ne değişti bilmiyorum.

Çok güzel filmler, idare eder diziler izledim. Çok güzel kitaplar okudum. Üzerinde çalıştığım birkaç işte sona gelmek üzereyim. Genellikle kendimden memnunum. Genellikle hayatımdan da memnunum. Duyumsadığım eksiklikler sivriliklerini yitiriyor. Hatta yeniden ilgi duyduğum şeyler, mesela kendime bere örüyorum, mesela fotoğraf çekmeye yoğunlaşmak istiyorum, beni mutlu ediyor. Gerçekten, sürekli beni mutlu edecek, huzurlu kılacak şeyler bombardımanı altındaymışım gibi hissediyorum. Yoğunluktan çöküşe vakit bulamıyor da olabilirim.

Dolu dolu üç hafta süren hastalık, tat duygumu koku algımı kaybetmem, neredeyse her gün baş ağrısından, mide ağrısından kıvranmam bile…

Aaa… şu yazdıklarım ne acayip.

4 yorum:

  1. Yazının ilk bölümüne bayıldım. "Üst katta olduğuma karar veriyorum" özellikle beni etkiledi. Ben de bir önceki yaşadığım eve gidemiyorum aynı sebepten. Oysa benimkisi daha 3-5 yıl öncesi, çıldırıyorum, çok merak ediyorum, kokusu falan nasıldı onu bile tam manasıyla anımsayamıyorum. O evde kimler kimlerle neler neler yaptık ama o kişi ben miyim şu anda ondan bile emin olamıyorum. Tuhaf.

    Geçmiş olsun bu arada, selamlar.

    YanıtlaSil
  2. Neden unutmaya böylesi meyilliyiz, çok can sıkıcı ve çoğu zaman da kurtarıcı. Tuhaf evet.

    Çok teşekkürler.

    YanıtlaSil
  3. "çocukluk dediğin ömrün yarısı" bizi ara ara veya sürekli yoklayacak olan gece bekçimiz. çok geçmiş olsun.

    YanıtlaSil