28 Ağustos 2012 Salı

Acılı Olan Hangisiydi?

Konuşmaların gitgide etkisiz kalmasını artık büyük bir tepkisizlikle kabul ediyorum. Tüm kelimeler ağızdan çıkmak için sıralar halinde diziliyorlar ve ben sinirli bir hademe edasıyla "dağılın" diye böğürüyorum.

Gecenin bir vakti -hangi vakit kim bilir- uyanıp karşımdaki koca kitaplığa gözlerimi dikip içimden kendime sövmelerimi, sonra o küfürleri tekrar içime sokmaya çalışmalarımı şükür kimse duymuyor. Uyku, kendisine aşık olunduğunu bilen kibirli bir sevgili tavrı takınıp öyle nazlı geliyor ki, geldiğinde aşk maşk dinlemeyip iki tokat yapıştırasım geliyor.

Bazen adını koyamadığım Allahın belası o yeri, adını bilmediğim Allahın belası o adamı öyle çok özlüyorum ki, özlem bir kelime olarak anlamını yitiriyor. Sığınaklarım, kitaplarım öyle anlarda bitiyor ki hırsımdan hangi sandalyeyi parçalasam diye etrafı tararken yorgun düşüyorum, düşümde sandalyelerden düşüyorum.

Çoğu zaman o sarışın mavi gözlü Türkçe öğretmenime aşık olduğumu sandığım zamanlara dönmek istiyorum. Sonra hala bekar olup olmadığını düşünürken buluyorum da kendimi şaşırmıyorum. Artık o kadar çok saçmalıyorum ki kimse şaşırmıyor.

Issızlığın ortasında çığlıklar atıyorum. Delirip delirmediğimi soruyorlar, hiç utanmadan bir de soruyorlar.

Özümde iyi bir insanım. Özür dilerim.

22 Ağustos 2012 Çarşamba

Güzelleme

"Bu çevirinin tüm yayın haklarını sahiplendik. Tanıtım alıntıları dışında -makul boyutlarda- izinsiz çoğaltılması ahlak kurallarına ve yasalarımıza göre suç sayılmaktadır. Böyle bir harekete kalkışmak istediğinizde önce bize sorarsanız uygar dünya adına seviniriz.

P.S.: Tüm fotokopi fanzinler, yukarıdaki açıklamadan bağımsızdırlar. Onlar istedikleri ALTIKIRKBEŞ kitabını veya metnini çoğaltabilir, bozup yeniden yaratabilirler. Okurlarımızı yasal dergileri değil "fotokopi fanzinleri" izlemeye çağırıyoruz. Onlar sizi uçurumdan aşağı itecek güce sahiptirler ve uçmayı öğrenmenin zamanı geldi. Yaşasın FOTOKOPI, Yaşasın KAOS."


"Özgünlük" diye birşey var. Sonrası iyilik, güzellik ve de tabii ki ölüm.

-------
"Pictor
Çığlıkların düzenlenmesi gerek, onları atanlar için bile gerekçeleri olması gerek, başka zamanlarda, başka ortamlarda,

Viator
yoksa, çığlığı atan kişi kendi katili olabilir, düşmanlarının maşası haline gelebilir.

Scriptor
Yapı, sanatçının kendi ölümüyle diyaloğudur.

Pictor
Söz konusu olan, ölmemektir.

Viator
Tam da, ölmek söz konusudur.

Pictor
Ölmeyi öğrenmek söz konusudur.

Scriptor
Yani resmetmek ölümü öğrenmek oluyor."

Michel Butor-Boşluk.

7 Ağustos 2012 Salı

Sorunsallaştırma




SERENUS: Kendimi incelediğim zaman, Seneca, bazı kötülüklerimin, üzerlerine elimi koyabileceğim kadar ortalıkta ve açıkta olduğunu, bazılarının daha gizli olup bir köşede pusuya yatmış olduğunu, bazılarının her zaman mevcut olmayıp aralıklarla tekrar ortaya çıktığını açıkça gördüm; ve şunu belirtmeliyim ki bu sonuncular, fırsat çıktığında insanın üstüne atlayan ve insana ne savaştaki gibi hazır olma, ne barıştaki gibi süngüleri indirme fırsatını veren gezgin düşmanlar gibi oldukları için açık farkla en belalılarıdır.

Gene de kendimi en sık içinde bulduğum durumda -neden seni bir doktor gibi görüp hakikati itiraf etmeyeyim ki?- nefret ettiğim ya da korktuğum şeylerden ne gerçek anlamda kurtulabilmiş oluyorum, ne de onlara köle oluyorum; içine düştüğüm durum en kötüsü olmasa da, şikayet edip huysuzluk ediyorum; yani ne hastayım, ne de sağlıklı.

Doğruyu Söylemek-Foucaut (s.119)

4 Ağustos 2012 Cumartesi

Ne diyorduk?

Hah! Yağmur. Hiç pis bir yağmur görmemiştim. Çamur yaptı bedenimi. Hafif kıvamlı bir sel ayaklarımın altından akıp giderken tahminim ayakkabılarım boyuyordu parmaklarımı. Çirkinliğimi katlıyorum da umurum da yoktu hiçbir şeyler. Sonrasında iyilik güzellik.

Sanırım bazı hikayelerin bana anlatılmasına müsaade ettim. Acı hikayeler. Can sıkan ve hatta göz yaşartan göz doldurucu hikayeler. Elimde değil, işlenmesi lazım bu yaşananların. Elimde olsaydı ellerimi kesip atardım.

Hani ölümden öte köy yoktu? Mezara soktun beni Gide!