Bu bir sır değil. Bu hiçbir zaman sır olmadı. Elektrikler kesildi
ve karanlıkta kaldık. Mutfak dolabında mum vardı, öyle hatırlıyorum. Elimden tuttu.
Mutfağa girdik. Dikkatli ol, dedi. Mutfak dolabını açtı. Mumu buldu.
Hayır canım yanılıyorsun, bin kere tekrarı olur, insan
sadece bir kere sevmez.
Kafamda canlandıramadığım bir roman okuyorum. Yarısını henüz
geçmişken pes ediyorum. Kitaplığa gidip bir şiir kitabı alıyorum. Sesli okuyorum,
koltuğumun altına büzülüyor,
Gün doğmuyor, yorulmuş. Nedir, diyor, yorulmuş, diyorum. Birkaç
gün daha doğmaz o zaman, diyor, iyi ya biz de uyuruz.
İşin kötü yanı uyuyoruz da. Başka biri çözsün günün
dertlerini.
Çünkü “Seni sevdiğimdendir gelirim ben bu yere, yanaklarıma
değmeden düşer gözümün yaşı, bakarım kendim gibi kel kalmış selvilere”.
Hayır hayır, “Ah kavaklar, bedenim üşür, yüreğim sızlar. Beni
hoyrat bir makasla, eski bir fotoğraftan oydular. Orda kaldı yanağımın yarısı
kendini boşlukla tamamlar. Omzumda bir kesik el ki hala kanar” .
Çünkü söylenecek her şey söylendi ve bir fark yaratmadı,
artık susmamız gerekli.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder