27 Nisan 2020 Pazartesi

İşe Yarar Bir Şey / Pelin Esmer



(Hatırladığım ve anladığım kadarıyla) Einstein’ın zamanın göreliliği üzerine düşlediği kurgulardan biri tren deneyi: hareket halindeki bir trenin içindeki kişi için, aynı anda düşen yıldırımlar farklı zaman dilimleri içinde algılanır. Hareket zamanı sabitlikten koparır.


Film bir gar saatinin ekranı doldurmasıyla başlayıp iki kadının trende buluşmasıyla devam ederken akla, (belki sadece bir akla) zamanın bu akışı geliyor. Tatlı bir ritmle süren akış, güzel bir manzaraya açılan pencerenin önüne gelindiğinde de akla bu geliyor: pencerenin ardındaki adam sunuluyor izleyiciye; güzel bir adam, güzel bir zihni var, güzel bakışları bu bakışlardan doğan güzel görüşleri var. Fakat bu adamın belden aşağısı tutmuyor; o güzel manzaranın ve onun içinde (önünde) geçirilecek zamanın tüm anlamı böylece kayıyor, aynı zamanda tüm tren yolculuğu boyunca (gerek karşısındaki küçük kıza olan yaklaşımı, gerek filmin o zamana kadar sunduğu diğer kişilere karşı tavrından hareketle) güçlü avukat kadınının bir şair olduğunu öğreniyoruz. Filmin kırılma ve yeniden birleşme anı. Bütün kişileri, ilişkileri ve diyalogları gözden geçirip yeniden yerleştirme gereksinimi doğuruyor bu kırılma. Fakat sorun değil. Filmin (bakış açısına göre zaafı) değişmeyen hızı içerisinde bunu yapmak zor değil.



Genel olarak Türkiye sinemasının genel kusuru olarak da belki ele alınabilecek sıkıntı şu: karakterlerin ruh halleri, hikâyenin üzerine kurulduğu özellikleri seyirciye fazla fazla sunuluyor ve bu (hala anlamamış olan varsa diye sanırım) film boyunca asla değişmeyen, örneğin tüm film boyunca tedirgin, kararsız, bir ileri iki geri adım atan karakterler ortaya çıkarıyor. Elbette biraz can sıkıcı.

Keyifli, dolu bir iş. Barış Bıçakçı’nın güzelim hikâye anlatma inceliğinin konuya etkisini göz ardı etmemek gerekir. Tren içinden dışarıya biraz fazla baktığımızı düşünüyorum ama sahneler o kadar güzel ki pek bir sorun teşkil etmiyor. Pelin Esmer daha çok film yapsın. Gökhan Tiryaki gözüne de şükür.

2 yorum:

  1. Bu zamana dek bir film ya da dizi anlatırken görüntü yönetmenine değindiğini gördüğüm ilk kişi olabilir misin acaba?

    Yakın geçmişte izlemiştim ben de. Trene binip gitme isteği doğmuştu içimde. Restoran bölümü ve trendeki diğer karakterler haricinde iyi hissettiren bir filmdi. Rollerin başındaki iki kadın da yakışmıştı başında oldukları rollere. Hatırlayıverdim böylece, güzel oldu :) Neşeli sevgilerle :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. çok sevdiğim filmlerde imzası var Gökhan Tiryaki'nin ki işe yarar bir şey'i izlerken özellikle "bu filmin görüntü yönetmeni kim ya" diye baktıracak kadar güzel bir iş ortaya koymasından mütevellit bence bolca övgü ve anmayı hak ediyor :)

      kocaman sevgiler :)

      Sil