28 Kasım 2020 Cumartesi

Gündelik Sayıklamalar 27-28 Kasım

11.13

Ne yapmak istiyorsun?

O, bu, şu? Hiçbiri.

Bu noktada “normal” bir E. kişisi kendisini muhteşem yatağına bırakır ve “hiçbir şey” yapmayarak gününü geçirir.

Fakat benim sorumluluklarım. Sorunluluklarım var.

Yatağa yaklaşmıyorum. Kafamda bir liste var, yapılacaklar mı, süründürülecekler mi… bari hava güneşli olmasaydı. Bari en azından… 

13.01

Murat Belge’nin Cumhuriyet Ansiklopedisi için yazdığı Kültür başlığını okuyorum. Kahve yaptım, çayı tercih ederim ama üşendim. Not alarak okuyorum, birkaç kaynak daha okuyup bir analiz yazmam gerek. Güneş biraz çekildiğine daha mutlu olacağım.



15.51

İlk okuma bitti. Bilinen anlamda bir kahvaltı yapmadığımdan kalkıp yemek yaptım, yemek de denirse. Düdüklüye, sonrasında püre yapılmak üzere patates koydum, fırına karnabahar. Karnabaharla uzun süredir aram yoktu, zaten aldığımda tüketemediğim için yanaşmıyordum. Ama -brokoli gibi ve neyse ki onu çok hızlı ve çok severek tüketebiliyorum- karnabahar o kadar muhteşem bir görüntüye sahip ki görünce gözlerimi alamıyorum. Bazı gıdalar yenmek için değil de izlenmek için varlar gibi geliyor bana. Çiçeklerini ayırırken de uzun uzun bakıyorum, yerken bunun yarısı kadar zevk alsam keşke. Akşam çevrimiçi bir toplantı var, o zamana kadar en azından iki okumayı daha bitirmeyi planlıyorum. Kakaolu görece sağlıklı bir kek için de malzemeleri tezgâha çıkarttım, oda sıcaklığına gelsin hepsi. Bu arada annemle, ablamla ve yeğenimle konuştum, bergamotlu yeşil çay yaptım, sigara sardım. Şimdi okumaya geri dönüyorum.

 

18:46

İkinci okuma sonrası yemek molası verdim. Yemek yerken kek pişti. Kahvemi alıp masama tünedim. Yorgun hissediyorum, etkinlik başlamadan üçüncü okumayı yapmak istiyorum yine de. Bir saat okumak için yeterli, okuyup not almak için yeter mi bilemiyorum. Deneyelim.

 

19:57

Sıcak su torbamla masada sakince oturuyoruz. Kedi üstümüze atlayınca korktuk. Şimdi üçümüz masada sakince oturuyoruz. Yerimden kalkasım da okuma yapasım da yok. Hala bir-iki saatlik işim var. Yarın bir öğrencinin sınavı var, sonra diğer dersin okumalarını yapmam, bir diğer dersin sunumunu hazırlamam gerekecek. Şimdi toplumsal cinsiyet başlıklı seminere katılıp uyuklayacağım. Umarım gözümü açacak denli etkili bir şey olur.

Herkes yatağına*

 

21.50

Tekrarlar, tekrarlar. Ham bilginin paylaşılmasından ne kadar yoruldum. Keyif almıyorum. Beni heyecanlandıran yeni bir şey öğrenmek de değil basit anlamda, beni bilinene yönelik yeni bakış açısı heyecanlandırıyor. Feminizm denince akla gelen her şeyden çok sıkıldım. Bu kısır döngüden çıkmak sanırım kimsenin işine gelmiyor. Eleştirilenin dilini kullanmayı, onun kavramlarından dışarı çıkmayı bile beceremiyorlarmış gibi geliyor bana, temiz bir konfor alanı, kınamıyorum. Yorgunum ve hafif bir baş ağrısı hissediyorum. En azından okumaları bitirsem yatmadan…

12.19

Yorgunluktan uyuyakalınca sonunu getiremedim yazdıklarımın. Ve tabii okumaların. Gözlerim kapanırken Dune okuyordum en son. Bugün erken kalkmayı planlıyordum ama bir türlü açamadım gözlerimi. Birkaç işi halledip kendimi özgür bırakmayı istiyorum bugün. Bir de saçlarımı kesmek. 

14.39

Öğrencinin sınavı bitti, geçmiş bilgilerim arasında uzun yolculuklar yapmış gibiyim. Lisans eğitimi sırasında, o kötü İngilizcemle doldurduğum sayfalar dolusu sınavları hatırladım. “Dersten kaçan kız” olarak mimlendiğim dersin sonuçları açıklanırken, aldığım nota hayret eden hocamın yüzündeki ifadeyi hatırladım. Ya da “sınıfın en yüksek notunu” aldım diye ilan ettiğim notun 36 olmasını… Uluslararası ilişkilerle aram hiçbir zaman iyi olmadı, teori derslerini hiçbir zaman sevmedim. Yine de kafama vura vura öğretmişler sanırım, hiçbir kaynağa bakmaya ihtiyaç duymadım. Bu güzel, fakat işime yaramıyor.

Bir kahve içip duş alacağım. Sonrasında dünden kalan okumalar…

22.25

Ruh halimi kontrol edemiyor olmaktan yorgunum. Bir anda, sebepsiz çöken umutsuzluk, anlamsızlık boşluğunda süzülüyorum. Artık neye tutunsam diye düşünmeye mecalim olmuyor. Kolumu kaldırmaya bile tenezzül etmiyorum. Radyo açık. Lanthimos’un yeni kısasını ve -yeniden- İklimler’i seyrettim. Yine Bahar gelmedi, geleyazmasına, gözyaşın yine kızdım için için. Bazısı baharı hiç hak etmediğinden onlara hep güz olsun zaten, ve zaten onlar bahar gelse de güzü yaşarlar. Aaa, bazı kızgınlıklar taşıyorum içimde galiba.

Tomurcuk bittiğinden düz çay demledim, birkaç saattir içiyorum. Biraz kitap karıştırdım. Kedi bir tuhaf, ne dediğini anladığını iddia eden programa göre “I’m in love” diyormuş. Şu anda da gözünü ayırmadan bana bakıyor. Şöyle;

Bugün “faydalı” bir şey yapamam artık bence. Serserilikle uykuya dalacağım sanırım. Keşke başka bir şeyler…

22 yorum:

  1. şirin anlatmışsın. sınavlar, kek, salgın filan :) murat belge nin sahafta bir kitabını bulup okudum :) müthişli kitap. tarihten güncelliğe :) bir de kültür turları yapıyoo, iri gibi gözükse de minnak bir adam :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. epey donanımlı murat belge, görmezden gelinmeyecek biri :) teşekkür ederim :)

      Sil
    2. eveet öyle eskiden daha iyimiş de şimdi bazen saçmalıyoo, biraz kulvar değiştirmiş yani biraz düzenden sistemden yana artık, siyasi olarak yani :)

      Sil
    3. murat belge gibi adamların güncel siyasete dair yaptığı yorumlar, güncel siyaset bakışıyla anlamlandırılmaya çalışılınca ortaya sağlıklı sonuçlar çıkmıyor. ikisinden biri bırakılmalı bana kalırsa. o yüzden bu konuda yorum yapmayacağım :)

      Sil
  2. Yazının sonuna geldiğimde bir sessizlik oldu. Elektrik kesilmiş gibi hissettim. Fazla durakladım galiba satırlar arasında, bu kez müzik benden önce davrandı. Çok seviyorum böyle yazıları. Güne dair tek metindense böyle parçalı olması aktarılan zamanın daha çok içinde hissettiriyor beni. Dinleyip de sevmediğim bir müziğin olmadı henüz, acaba bir liste mi yapsan :) Neşeli sevgilerle :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. sevgili mutlu anlar koleksiyoncusu, yorumun olduğunu görünce gülümsüyor, acaba şarkımı beğendi mi, diye düşünüyorum. beğenmene seviniyorum :) ben de gün içinde mola verir gibi birkaç satır yazmayı seviyorum, tazelik veriyor. kocaman sevgiler

      Sil
  3. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. seni görmek ne güzel, haber aldığıma sevindim, bir an önce yeni paylaşımlarınla, kendini iyi hissederek dönmeni umuyorum, bekliyorum..

      bizimki biraz da yabancı dil sorunuydu galiba, alanlarımıza yönelik ingilizce dersi almadığımızdan bocalamıştık, hocamız bunun farkında değildi, o normal olanı bekliyordu. biz de kendi başımıza yüzmeyi öğrenmeye çalışıyor bolca su yutuyor, nefessiz kalıyorduk :)

      Sil
    2. Kusura bakma yorumuna cevap vereceğime yanlışlıkla sildim.. Teşekkür ederim, diyecektim.

      Sil
  4. Merhabalar, deepten geliyorum :)
    Karnabahar hakkında ben de aynı şeyleri düşünüyorum, çoğu zaman sırf sağlıklı diye kendimi zorlayarak yiyorum :). Yoğun okumalarla dolu bir gün, tez falan mı yazıyorsunuz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. hoş geldiniz :) hayır henüz yazmıyorum, yazmaya başladığım günleri tahmin bile edemiyorum.. ders okumaları bunlar :)

      Sil
    2. Zorlu bir atama sürecinden sonra öğretmenlikte dördüncü senem ve ne teze ne de sınavlara karşı tahammülüm kalmadı :)
      O gücü kendinizde bulabilirseniz ne mutlu.

      Sil
    3. göğsümü gere gere "o gücü kendimde buluyorum" diyebilmek çok isterdim. yüksek lisans tezimi yazarken bile perişan olmuş biri olarak bu sefer neler olacak, hem merak ediyor hem korkuyorum ne yazık ki :)

      Sil
    4. Umarım o gücü bulursunuz kendinizde, akademisyenlere hep gıpta ile bakmışımdı.
      Kolaylıklar dilerim :)

      Sil
  5. Ben de benzer bir durum yaşadım. Dinamik dersinde average: 12 iken ben 36 ile sınıfta en yüksek notu almıştım. Diğer sınavlar da benzer şekilde geçmişti ama hoca yıl sonunda ancak CB verebildi. Aslında hak ettiğim not, o bile değildi:)))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. herkesin lisans eğitiminde bu tarz bir anısı var sanırım :)

      Sil
  6. ''Ruh halimi kontrol edemiyor olmaktan yorgunum'' cümlesi pandemiden sonra herkesin sorunu sanırım. Derin nefes alıp takılmamalıyız diye düşünüyorum. Karnabahara gelirsek ben hem görüntüsünü hem de yemesini çok severim. Haşlayıp yoğurtlu veya sade salatasını yapıp o şekilde tüketiyorum. Fırında olanı bana ağır geliyor. Kolay gelsin:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. umarım sadece pandemiyle ilgilidir ve bitince biz de kurtuluruz bu histen :) bir de öyle deneyeyim karnabaharı bakalım :) teşekkür ederim, sevgiler

      Sil
  7. Selam, daha önceden blogun oldugunu öğrenince sanki bayan JRDZ gibi geldin. Yanılıyor muyum?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. merhaba, önceki blogumun yazıları burada mevcut, bayan JRDZ mükemmel biridir eminim, ama ben o değilim, kayıp ruhlu kediler'di blogmun adı :)

      Sil
    2. Senli benli cümlelerle sorduğuma göre çok eminmişim demek ki. Kusuruma bakmayın.
      JRDZ sevdiğim bir bloggerdı, evet. Size ve blogunuza da çabucak ısındım, emin olabilirsiniz.
      Sevgiler...🙋💐

      Sil
    3. sevilen birine benzetilmek güzel :) çok teşekkür ederim, çok sevindim burada olmana, hep gel :) çok sevgiler

      Sil