Nasıl başladığına dair hiçbir şey yazmadığımı fark ettim. Belki
yıllar sonra -o kadar yaşayabilirsem- bir anlamı olur bu sözlerin. Başlangıçtan
çok daha kötü durumda olduğumuzu düşünüyorum yine de başlangıcı düşündüğümde
daha karanlık hissediyorum bugünden. Öyle yer etmiş zihnime. Belki havalardandır.
Salgından bahsediyorum.
Annem ve babamın gelişinin üçüncü ayıydı. Senelerdir yalnız
yaşamaya alışmış ama senenin birkaç ayını anne-babasıyla geçirmeye hala
alışamamış, bir ayın sonunda kendisini baskı altında hissetmeye başlayan biri
olarak aslında bugünden bakınca fena durumda olmadığımı söyleyebilirim. Fena durum
derken annemle büyük bir kavga ve S. ile neredeyse kopma noktasına gelmiş
olmamızı kastediyorum; fena değil evet. Virüs ülkemize geldi, haberinden kısa
süre sonra 65 yaş üstü sokağa çıkma yasağı da geldi. Yalnızca 65 yaşındaki
babamı etkilemedi elbette bu durum; bir yandan onun bu dört duvar arasında
dönüp durmasının sıkıntısını yaşarken bir yandan da daha birkaç gün önce anjiyo
olmasının bende yarattığı etkiyle dışarı çıkmamasına rahatlamıştım. Daha önce alınmış
doktor randevusuna gitmek istediğinde bile birbirimize diklenmiştik; mücadeleyi
ben kazanmıştım. “Gitmesek n’olur, bir ay sonra gitsek ne kaybederiz” gibi
makul cümlelerle başladığım ikna turumu “polisi arar ihbar ederim” ile
bitirmiştim ama olsun…
“Bakan açıklama yapacakmış” saatleri, “bir yerde okudum,
uçaklar iptalmiş” haberleri, virüsün ne olduğunu anlamaya çalışmalarımız, iptal
edilen biletler, annemin televizyon karşısında vakit öldürmeleri, babamın saatlerce
kitap okumaları, koridorda yaptığımız yürüyüşler, akşam yemekleri sabah
kahvaltıları ve bir noktadan sonra babamın “artık gitmemiz gerek” noktasına
ulaşması… Bu noktada benim için “gitsem mi onlarla” düşüncelerim, yine zamana hâkim
olan karanlık hissinin memleketimde had safhaya ulaşacağını duyumsamamla son
buldu. Ben kaldım, onlar gitti.
Sanırım benim için salgının ikinci bölümü de o zaman
başladı. S. kedimi getirdi. Bir miktar sorun çözdük ve ben düzenime yine bir miktar
geri dönmeye çalıştım. Fakat olmadı.
Aldığım dört dersin hiçbirinde benden istenen şeyleri
yapamaz oldum. Çevrimiçi derslere, yatağımdan kalkıp iki adım atarak masa
başına geçip katılmakta bile zorluk çekmeye başladım ki o zamanlar
kullandığımız programda monolog şeklinde geçen derslerde kamera ve mikrofon açmıyorduk;
yine de midemi bulandırıyordu. Derslerin birinden vazgeçtim. Biri sınav istediğinden
katlandım. Diğer ikisine hazırladığım ödevlere dönüp bakamıyorum utancımdan. Hiç
kitap okuyamadım; ne zorunlu olduklarım ne keyiften… Kitaplığıma bakıyor
okumadığım kitaplardan kaçıyordum. Elime alıp tek sayfasını okuyamadıklarım da
masamın üzerinde küsüyordu. Okuyamadığım kitapların tesellisini kitap
dinlemekte buldum: en sevimli yoldaşım da Nermin Yıldırım oldu, uygulamadaki
bütün kitaplarını dinledim. Şimdi bütün hikayeleri aynıymış gibi geliyor, hangi
karakter hangi kitaptaydı ondan bile emin değildim ama iyi kurguladığı
kitaplarını yalın bir dille anlatıyordu, takip etmekte zorlanmıyordum, onlarla
vakit geçirmek hoşuma gidiyordu; merak ediyordum. Kitapları dinlerken de evin
içinde bir aşağı bir yukarı yürüyordum. Neden kaynaklandığını bilmiyorum ama 30
yıllık tarihimde ilk kez o birkaç ay evim çok düzenliydi. Tezgahta duran bir
kahve kupasına bile tahammülüm yoktu, yamuk duran halıya, yerinde olmayan
yastığa, sehpadaki toza. Hatta kitaplıklarımı -en son ne zaman düzenlediğimi
hatırlamadığım kitaplıklarımı- elden geçirdim; yayınevlerine göre ayırdım, boy
sırasına dizdim, görüntüsü mükemmeldi ve hala bozulmadı şaşırtıcı bir şekilde. İnternetten
yaptığım alışverişlerle evin tüm ihtiyaçlarını dışarı çıkmadan hallediyordum;
çıkmamı gerektiren tek ürün sigaraydı. Bir de meşhur sokağa çıkma yasağının geleceğinin
duyurulduğu ilk gece suyumun bitmek üzere olduğu paniğiyle yüzleştim; su
aldığım uygulama kitlenmişti, marketler çoktan kapanmış mahalle bakkalının
ününde devasa bir kuyruk vardı ve suyum yoktu. İki saat boyunca o siparişi
vermeye çabaladım; olmadı. Sabah tekrar denedim, o gün sipariş getirdikleri son
kişilerden olabilirim çünkü benim suyum geldikten sonra uygulama hafta sonu
boyunca sipariş almayacağını açıkladı. O günden sonra da evde neredeyse elli
litre suyu hazır bulundurur oldum. Damacananın yanında beş litrelik bir sürü
suyu mutfak masasının altında biriktiriyordum. Bir süre sözümona bu düzen devam
etti. Bu süreçte içimdeki sorunları duyumsuyor fakat kelimelere dökemiyordum,
kelimelere dökmek şöyle dursun varlıklarını kabul etmiyordum; böylece
gerçekliği tartışmalı oluyordu belki de. Günler günlerin ardından…
Tek korkum, müziğin okumamdan önce bitmesiydi ki on ila on beş saniye farkla ben sözleri bitirdim, sonra da ezgi aniden kayboldu. Son zil sesi bir şarkıyı bitirirken aynı zamanda bana yazacağım yorumun ilhamını veriyordu ki kaşla göz arasında onun da yarısına geldim işte. Şimdi diğer yarısına geçeceğim, hadi yeni bir paragrafa taşınayım.
YanıtlaSilSalgının ilk ayında her gün çevremde gördüğüm şeylerde ne gibi değişiklikler oluyor, Türkiye ve diğer ülkelerde ne gibi gelişmeler yaşanıyor diye sürekli notlar alıyordum. Kısa sürede meselenin uzmanı olma yolunda ilerlemiştim. Ancak ilk ayın sonunda virüsle yüzleşir gibi oldum ve onun stresiyle haber takibini bıraktım... Aylar geçti... Hâlâ salgın var, hâlâ korkuyorum :) Neşeli sevgilerle :)
sevgili mutlu anlar koleksiyoncusu, umarım yine beğenmişsşindir şarkıyı :)
YanıtlaSilkaygı, korku, endişe bu dönemin başat duyguları sanırım, hadi biz neyse de çocuklarda yaratacağı travma çok endişe verici. umarım en kısa sürede biter. kocaman sevgiler ..
umarım bu süreç artık biter; Korona sanki dünyayı durdurma düğmesine basmış gibi. Deep'in sayfasında blogunuzu görüp ziyaret etmek istedim;kaleminize sağlık...
YanıtlaSilsevgili camdan düşler, hoş geldin :) ve umarım çabuk biter. sevgiler
YanıtlaSilsanki biz ve evlatlarmızdan birinin evine gitmişiz de onun haleti ruhiyesini okuyormuş gibi hissettim. Evet çocuklar hem eve hastalık getiririz korkusunu hem de yeni normal hayatlarını yaşadılar. Oysa hala onlara bir şey olmasın,diye düşünüyor, her gün arayıp seslerini yokluyorum.Ana baba olmak endişeler içinde yaşamak değil mi zaten. Herkes için ayrı zor bir durumun içerisindeyiz. Umarım gelecek güzel olur.
YanıtlaSilanne baba olmak endişeler içinde yaşamak, bunu kabullenmiştik ama evlat olarak böyle büyük endişeler bir anda geldi, hazırlıksız yakalandık sanırım :) çok sevgiler
YanıtlaSilYorum formun acaba yeni pencerede açıldığı için mi doğrudan kendi yorumumun altına yeni bir ekleme yapamıyorum... Yorum formun blog sayfana "yerleşik" olsa ne hoş olur :)
YanıtlaSilEvet, şarkıyı beğendim :) Hatta sözler araya girmese muhtemelen müziğin ritmiyle aynı şekilde okuyordum :) Ama sözler ezginin üstüne gelince dengem bozuldu biraz :) Bir şarkıda sözlerin olması çok tuhaf dimi :)
sizi mi kıracağım, buyurun :)
Silaslında çok bulutlu bir yazı olduğunu düşündüğümden biraz içi kıpır kıpır eden bir şarkı koymak istedim, dengelesin diye. elimden bu kadarı gelmiş. sözlerinde ne dediğini anlamadığım şarkılara kendi kafadan anlamlar uydurmayı çok severim ben, bu da onlardan biri.. :)
Oh, ne iyi oldu :) Öbür türlü yorum penceresi kopuk olunca ayaklarım geri geri gidiyor :)
SilBuna nasıl bir anlam uydurdun acaba? Sonra Türkçe çevirisiyle karşılaştırdın mı, belki içgüdüsel olarak yaklaşmışsındır :)
bu şarkıda kırgın bir isyan var, neşesini kaybetmemiş bir burukluk :) asla Türkçesine bakıp da bendeki anlamı yıkmam :)
SilFarklı bir yaklaşım :) Sendeki anlama göre Türkçe söz yazmayı hiç denedin mi? Bence yapabilme potansiyelin var :)
Silçok güzel fikir, deneyeyim :))
SilHadi bakalım, kolay gelsin :)
Silaman evde her şey yolunda gitsin, annen babanlaa :) hadi sabır ya geçeceek :) aşı da olcaz, unutcaz bu günleri de, herhalde hayatımızın en kötü deneyimi oldu buuuu :)
YanıtlaSilhepimizin en büyük dileği o sanırım ya, evden uzak olması. yine de birilerinin evlerine acı haberler geliyor bir yerlerde. umarım dediğin gibi olur, bir an evvel kurtuluruz :)
SilMüziği dinlerken farkında olmadan başım ağır ağır sağa sola sallanmaya başladı. Sonra ritme kapılıp başımı aşağı yukarı sallamaya başladım. Evet, böyle de oluyordu. Derken omuzlarımın eşlik ettiğini fark ettim. Dur bakayım şimdi, galiba dans ediyorum:))
YanıtlaSilama bu çok güzel bir haber :)
Sil