-Her şeyi neden kişiselleştirmeyeyim diye düşüyorum, objektiflik ne kadar değerli ne kadar mümkün bilemiyorum. Fakat ben, benden öteye geçemiyorum, bunun için özür dilemeyeceğim.-
La Double Vie De Veronique ile hayatıma damgasını vuran Kieslowski
övgüsünü keyifle yapabilirim. Trois couleurs’den Bleu ve Blanc da (hayır Rouge
değil) yeri çok özel olan filmlerden. Dekalog ise on bölümlük televizyon için
yaptığı dizi; her bir bölüm On Emir’in birine işaret ediyor. Olaylar bir sitede
geçiyor. Tüm dizi boyunca ortalıkta dolaşan bir adam var, kimi İsa olarak yorumluyor
onu kimi Tanrı’nın meleği, kimi insanların meleği. Hepsini, sırayla izlemedim
hiç. İzlediklerim, izlemeye başladıklarım oldu. Neden şimdi bilmiyorum ama
yeniden buradayım işte: hoş mu buldum?
Pawel nasıl sevilmez. Filmin açılış sekansında gözü yaşlı
kadının izlediği televizyonda koşan çocukların en önünde Pawel. Tabii o anda
onu tanımıyorum, koşan bir çocuk yalnızca. Haberin ne olduğunu da bilmiyorum,
konuya uygun olarak araya sıkıştırılmış okullu çocuklar olabilir. Haber neden
Pawel olsun ki… Filmin sonunda dönüp tekrar bu sahneyi izliyorum. Kieslowski’nin
bu sahneyi neden filmin başında verdiğini anlamaya çalışıyorum. Çalışıyorum.
On Emir’in ilkini düşüyorum, ikincisini düşünüyorum. Tamamen
aklına itimat eden babanın cezalandırılmasının Pawel üzerinden oluşu canımı
sıkıyor. Pawel’in Tanrı tarafından bir ceza aracı olduğu fikrine bir türlü
yaklaşamıyorum. Onunla olan gel-gitli ilişkim beni bir kanaatten uzaklaştırıyor.
Ben de Kieslowski tarafından bakmaya çalışıyorum. Kieslowski gerçekten böyle mi
olduğunu düşünüyor? Tanrı’nın bilgisayara savaş açarak kendini
gerçekleştirebileceğini düşünüyor gerçekten? Onun izleyicisi olarak bana vermek
istediği mesaj bu mu; Tanrı yerine başkasını koyarsan cezalandırılırsın. Bilemiyorum.
Bu fikir beni rahatsız ediyor. Fakat çaresizce gölün başına oturup sadece
hüzünlü bakışlar atan (İsa’yı sembolize ettiği söylenen) adam biraz içimi
rahatlatıyor: çaresizlik herkes için!
İzlemedim ve izlemek için pek de cazip gelmedi galiba.
YanıtlaSilAma müzik... o güzelmiş, iliklerine giriyor insanın.
Böyle deyince de "güzel" nitelemesinden bir şüphe duydum.
İlliklerime girmesi "güzel"den çok "korku" sözcüğüne yakın galiba.
Karar veremedim :) Neşeli sevgilerle :)
kieslowski, üç renk mavi, veronik, en sevdiğim iki filmi, kieslowski zaten benim için ilk beşte. tornatore, rohmer, truffaut, chabrol ile birlikte :) heey ne tesadüf bak, iki saat önce senin blogundaydım, hey gidi mazi diyoduum, öğlen mutlu anlar koleksiyoncusunda gördüm de senin yorumunu :) 2009 yılından başlayıp bi dolu yazını okudum öğlen :) yorumları da :) eski arkadaşların yorumlarını :) aah maziii :) o arkadaşlar yok herhalde artık burlarda. ama yine de 2013 ten sonrası için bazı arkadaşlarımız var hala. sen de çok eskisin yani :)) eskiden de güzel yazıyodun sen :) bu arada vogler, bergmanın en sevdiğim filmi :) bergman öğretmen yönetmen, tarkovski, bresson gibi :)
YanıtlaSilsevgili deeptone, tesadüf mü, blogundan çıktıktan sonra yorumunu gördüm, ne hoş. bazen ben de blogun diplerine gömülüyorum, neler ne izler taşıyor burası. söz uçuyor gerçekten yazı kalıyor. hatırlamakta bile zorlandığım insanların bir zamanlar hayatımda kapladıkları yerleri, yarattıkları hissiyatı fark edince şaşırıyorum hala. yaşlandım ama şaşırıyorum. teşekkür ederim iltifatın için, güzel yazma çabam vardı eskiden şimdilerde sadece yazabilmek derdindeyim :) seni görmek çok güzel. kocaman sevgiler...
YanıtlaSilsevgili mutlu anlar koleksiyoncusu, adını yazmak bile insana hoş bir enerji veriyor. filmler biraz karanlık ve zor evet ama ayrılan vakit, kattıkları ve yarattıkları sorular çok değerli. ben bazı filmlerin bazı kitapların vakti olduğuna inanırım hep, belki vakti gelir senin için bir gün, izler ve çok seversin. ama anladığım kadarıyla kulağın, duyumun senin için önemli, fark yaratıyor. müziği beğenmene çok sevindim. kocaman sevgiler hem de neşeli :)
heey tabii o zamanlar öğrenciydin, şimdi artık demekki iş evlilik filan olmuştur zaman bulamazsın tabiii :) aşk üzerine ve ölüm üzerine de unutulmaz çarpıcı filmler :)
YanıtlaSilenerji çekimi buuuu, saat 14 de filan blogundaydım, ilk yazılarına baktım sonra her yıldan birkaç yazıya, bir de yorumculara, mephisto, mabelard, aydan atlayan kedi. mutlu anlar'da yorumunu görünce yanii :) ben senin blogunu okuyuncaaa sen de hissettin işteee geldin bloguma, belki sen de mutlu anlar da gördün yanii, aylak aylak gezerken kedi olarak kikiki :)
YanıtlaSilenerji olabilir gerçekten :) okuma listesine bakarken görüp girdim aslında ama hissiz değildir:) hayatımda çok bir şey değişmedi, zaman bulamamaktan çok motivasyon kaybı ve becerememek daha çok. ihtiyaç biraz da bence yazmak. çok güzel bir karşılaşma oldu ama :)
YanıtlaSil:) heey ama işsiz filan değilsin ama de mii, hep öğrenci değilsindir herhalde :) vogler ismin yeter yaaaa :)
YanıtlaSilhala öğrenciyim, uzunca bir süre daha öğrenci olarak kalıcam :)
YanıtlaSilhımms güzeel okuldasın yani o zaman, master, phd filan very good very nice :)
YanıtlaSilUzun yazmayacağım, filmleri üzerine de fazla söz etmeyeceğim ama bırakılan bir izi takip ederek ulaştığım ve beğenerek eklendiğim bir blogda Dekaloglarla karşılaşmanın mutlu ettiğini söyleyeciğim; ben için hepsi güzel ve özeldir ama içlerinden birini bir adım öne alırım, Binoche'li filmlerini de her zaman ayrı tutarım ki severim yönetmeni:)
YanıtlaSilHoşbuldum yani:)
Yorumları okuyunca bir sözcük yazmak istedim, ama tedavülden kalkalı yüz yıl olduğu için önce sözlüğe bakmam gerekti:) Hissikablelvuku olabilir mi acaba?
YanıtlaSilElisabeth Vogler, "Mutlu Anlar Koleksiyoncusu" adının sende böyle bir his uyandırmasına çok sevindim :) Mutlu anların olsun çokça :)
deeptone, senin de mutlu anların tabii ki çokça olsun :) Zaten oluyordur gibi hissediyorum :) Yani bunun tersinin yaşandığını pek sanmıyorum :) En azından Blog Mahallesi'nde bıraktığın izlenim bu yönde :)
deeptone, umarım gerçekten hep "very nice" olur :)
YanıtlaSilburaneros, iki gündür güzel tesadüfler gerçekleşiyor blogumda mutlu oluyorum. hoş geldin elbette. gücüm yeterse sırayla izleyip hepsine dair birkaç satır karalamak istiyorum, izlediklerimden benim de bir adım önde'm var ama değişir mi bilemiyorum. çok sevgiler ve hoş geldin :)
mutlu anlar koleksiyoncusu, (koleksiyoncu olarak kısaltmak istedim fawles'a selamla) hissikablelvuku tam olarak doğru kelime, yaşadığımız bu :) kocaman neşeli sevgiler :)
Merhaba, oradan oraya tıklarken blogunuzda buldum kendimi :) Dekaloglar... izlemek istediğim ama bi yandan da gözümün korktuğu seri. Vakit bulabilirsem aklımda ama. Müzikler tabi ki her zamanki gibi yönetmenimizin gözdesi imzalı.. Sevgiler :)
YanıtlaSilkorkması da gerek bence. çok basit ama çok temel soruları çarpıyor çünkü insanın yüzüne yüzüne
Sil:) hoş geldiniz, çok sevgiler