Kendimi içinde hissettiğim bu
yetersizlik duygusundan nasıl çıkartacağım konusunda en ufak bir fikrim yok. Tam
olarak ne zaman başladığını da bilmiyorum. Kibirli olduğumun artık hiç de
çekinilmeden söylendiği zamanlardan bu zamanlara nasıl gelindi, takip edemedim.
İçime kapanıyormuşum gibi hissediyorum. Artık konuşmaya
gerek duymadığım, üşendiğim, kelimelerin havada uçuşup boşlukta kaybolduğunu
düşündüğüm zamanları yaşıyorum. Konuşmak anlamsız. İletişim kurmak, paylaşmak
hep değerliydi, artık emin değilim. Kim kime, neye ne kadar temas edebiliyor,
bilmiyorum. Bir şey paylaşmak için mi yoksa yalnızca kendimizi tatmin etmek
için mi bir şeyleri ortaya döküyoruz, bilmiyorum. Çılgınlar gibi okuduğum,
okuduğum her şeyi gelip buraya yazdığım zamanlarda, okuduklarımdan aldığım
keyif kadar onları okuduğumu burada paylaşmanın da bana keyif verdiğini
hatırlıyorum. Hatırlıyorum hepsi bu kadar.
***
Akşamüstü uyuduğum için sersem gibi gözlerimi açıp boş boş
dolaşıyorum ortalıkta bir süre. Birkaç mesaj, birkaç telefon görüşmesiyle
ayılıyorum. İletişimde olduğum bir avuç insana ancak yetiyor vaktim, daha
fazlasına enerjim de yok. 5 saatlik aralıksız ders sonrasında beynimin
sersemlemiş olduğunu fark ediyorum. Kendimi zihinsel olarak yormadığım onca
zamandan sonra bu sersemlik gülünç geliyor. Okumam gereken bir sürü şey var ama
beni en çok beden-mekan, mekanın yaratımı, bedenin kendini kurmayı tamamlamış
gibi bir de mekanı kurmasına dair okumalar korkutuyor. Çok değil birkaç ay önce
sırf bunlarla yüzleşmemek için kaçtığım kitaplar geliyor aklıma. Geçelim.
Bir süre önce yazdığım Lütfü Bey ve Aşırı İsabetli Kararları yeniden kafamda dönüyor. Vakti gelince otaya bir şeyler çıkacak gibi hissediyor, heyecanlanıyorum. Bu duyguyu özlemişim.
***
Uzun zamandır evimde sessizlik hakimdi. Radyosu, şarkısı, türküsü hiç susmayan ben sessizlikte kendimi saklıyordum sanırım. Ya da kulaklıklarımın arkasına saklanıyordum. Hiç olmadı kitap dinliyordum mütemadiyen. Şimdilerde şarkılarımla odalarım, eşyalarım, loş ışıklarım, perdelerim, kedim de buluşuyor. Yorgunluklarım mı azalıyor, yeni bir sürece mi girdim bilmiyorum. Hiç yoktan bir şeyler oluyor. Havalar serin ve bulutlu. Ne mutluluk!
Sürekli Monsieur Minimal dinleyip duruyorum.
Easteria albüm olarak çok hoşuma gidiyor ama albümü bir dinliyorsam Easteria
şarkısını üç beş kere dinliyorum. Gündelik boşlukların arasına sızıp tamamlıyor
eksikleri. Albüm burada. Easteria yazının başında.
İyiyiz, iyiyiz.
İkinci kez bir yazını okuyorum ve yazı ritminle seçtiğin müziğinki nasıl böyle uyumlu olabilir diye şaşırıyorum :) Böyle bir metne gülücük koymak tuhaf gelebilir, ama en çok da böylelerine bırakmak gerekmez mi şu iki noktalama işaretini? Gelsinler, dolaşsınlar ruhunda :) Neşeli sevgilerle :)
YanıtlaSilruh halimi yazdığım ve de doğal olarak ruh halimi etkileyen ya da ruh halimin etkilendiği şarkıları paylaştığım için mi böyle oldu, bilemiyorum ki :) ama bu yorum beni gülümsetti, teşekkür ederim. kocaman sevgiler :)
YanıtlaSil