Anselm Kiefer | Mann im Wald |
Kasım
sonlarında buzların eridiği nemli ve sisli bir günde Petersburg-Varşova treni
var hızıyla Petersburg'a doğru yol alıyordu. Hava öyle nemli ve sisliydi ki,
saat dokuza geldiği halde ortalık tam ağarmamış gibiydi; yoğun sisten vagon
pencerelerinin on metre ötesinde bile bir karartı seçebilmek mümkün değildi.
Yolcular arasında yurt dışından gelenler de vardı gerçi, ama çoğunluk, özellikle
de üçüncü mevki vagonlarını dolduran kesim, trene Rusya içlerinden binmiş
tüccar esnaf takımından oluşuyordu. Hemen herkes yorgundu, üşümüştü, herkesin
gözkapaklarında zorlu gecenin ağırlığı seziliyordu; ve sisin aklığından olacak.
Herkesin yüzü olduğundan da solgun görünüyordu.
Temmuzun başlarında, çok sıcak bir yaz günü akşam üzeri bir
genç, dar S....... Sokağı'nda kirada oturduğu hücreyi andıran odasından çıktı.
Sokakta kararsız, ağır adımlarla K. .. .... Köprüsü'ne doğru yürümeye başladı.
Merdivenlerde ev sahibesiyle karşılaşma tehlikesini başarıyla
atlatmıştı. Küçük odası beş katlı bir apartmanın çatı arasındaydı. Daireden çok
bir dolabı andırıyordu. Bu küçük odayı yemekli, hizmetçili olarak kiraladığı ev
sahibesi hemen alt katta ayrı bir dairede oturuyordu. Delikanlı her sokağa
çıkışında, ev sahibesinin merdivene bakan mutfağının hemen her zaman ardına dek
açık kapısının önünden geçmek zorundaydı. Bu kapının önünden her geçişinde ona
utanç veren, yüzünü buruşturmasına neden olan hastalıklı bir duygu, bir
korkaklık duygusu doldururdu içini. Çok borcu vardı ev sahibesine. Bu yüzden
onunla karşılaşmak istemiyordu.
Aleksey
Fyodoroviç Karamazov, tam on üç yıl önceki, sırası gelince anlatacağım acıklı,
pek esrarlı ölümüyle o zamanlar herkesin bildiği (hala anımsanır), bölgemizin
toprak sahiplerinden Fyodor Pavloviç Karmazinov'un üçüncü oğludur. Şimdi bu
"çiftçi" (çiftliğinde ömrü boyunca hemen hemen hiç oturmadığı halde,
"çiftçi" derlerdi ona) üzerine yalnızca şu kadarını söyleyeceğim:
Acayip, ama oldukça sık rastlanan bir tipti. Böyleleri kötü, ahlaksız olmaları
yanında, kafasızdırlar da; ne var ki, Fyodor Pavloviç kendi mal-mülk işlerini
pek iyi beceren kafasızlardandı; hem başkası da elinden gelmiyordu sanırım.
Sözgelimi, aşağı yukarı sıfırdan başlamıştı, varlığı yok denecek kadar azdı,
başkalarının sofrasında kendine bir yer bulmak için kapı kapı dolaşır,
zenginlere yanaşmaya fırsat kollardı; oysa öldüğü zaman yaklaşık olarak yüz bin
ruble bıraktı arkasında. Gene de bölgemizin en kafasız, zırzop adamı olarak
bellenmiştir ömrünce. Bir daha söylüyorum: Budala değildi; bu çeşit zırzopların
çoğu oldukça zeki, kurnaz kimselerdir. Kafasızlığına gelince, kendine özgü,
ulusal bir niteliğiydi bu sanki.
Nasıl başladığını anlarsam, her şeyi daha iyi anlarım gibi hissederek her bir roman bitişinde başa dönüp ilk birkaç sayfayı yeniden okurum. Her zaman değil ama sık sık. Her şey Dostoyevski’yle başladı. Ben daha ben değilken Dostoyevski dokundu bana. Hani şu meşhur Orhan Pamuk cümlesi gibi bir kitap okudum hayatım değişti, gibi değil de, değişimi birlikte yaşadık, taşları birlikte dizdik gibi. Başta o olduğu için, ona döndüm. Peki, onun başında ne var? İnsancıklar mı? Ben önce Budala’yı açıyorum. İlk Suç ve Ceza’yı okudum ama Budala daha büyük ekolar yarattı her yere çarpıp geri dönen. Büyük vuruşu da Karamazoflar yaptı.
Nerede olduğunu hatırlamıyorum ama, Nietzsche’nin eğer Budala’yı okumuş olsaydı Dotoyevski övgüsünden döneceğini yazmıştı biri. Dönmek konusunda kusursuz bir duruş sergileyen sevgilim Nietzsche için bu şaşırtıcı ve zor da olmazdı ama belki Budala’yı okusaydı bulunduğu konumdan ötürü Dostoyevski’yi alaşağı etmez, belki duruşunu değiştirirdi. Ben de gecenin bu vakti hayatıma çok şık yaralar açan bu iki problemli adamı düşünmek yerine güzel bir şarkı dinlerdim. Ama işler yolunda yine gitmiyor. Ve en büyük derdim de bu olsun.
Peki bu dönüş ne işime yarıyor? Bunu uzun anlatmamı hangimiz isteriz ki...
***
Erkeklerden bu kadar bahsettikten sonra, zihnimizi temizlemek için kadife sesli bir kadın bırakıyorum buraya.
Nietzche hmm evet belki.. ama Dostoyevski'ye problemli adam deme n'olur :) Tam tersine o boş sokaklar, dolu kafalar, bilmiyorum ya, sanki tüm problemlerin çözümü de onda gibi. Ayakta tutan fil ayaklarından biri gibi.
YanıtlaSilcanım c., üzüntünü anlıyorum ama ne yazık ki dostoyevski nietzsche'den daha az problemli değil. hatta yaşama yaklaşım açısından nietzsche daha iyi bile sayılabilir. ama şu bir gerçek ki dostoyevski olmasaydı diye başlayan bir cümlenin sonu yok. bir insan bu kadar büyük, değerli, etkili işleri nasıl yapar, akıl zorlanıyor anlamaya çalışırken. ve hak verirsin ki, problemli olmadan da bunları yapmak çok zor :)
SilAlyoşa geldi gene aklıma, temiz yürekli, sevecen Alyoşa..
YanıtlaSilcanımız Alyoşa :)
Sil