22 Aralık 2020 Salı

Yüzyıllardır Uyuyan Bir Adama Hasret

Tam olarak emin değilim ama her şey yıllar önce Kayboluş’un çevirmeninin -yanlış hatırlamıyorsam- Radikal’in kitap ekine yazdığı bir yazıyı görmemle başladı. Kendini bir anlamda savunan bu çevirmenin derdinin ne olduğunu sonradan anladım, Perec, Kayboluş’u hiç e harfi kullanmadan yazmıştı, Cemal Yardımcı ise bu kitabı hiç e kullanmadan Türkçe’ye çevirmişti fakat kitabın kurgusu gereği fazladan bölüm eklemiş, bazı bölümlerin de sıralamasını değiştirmişti. Yaptığı Perec’in kafasının içine girmek ve ortaya koyduğu eseri en doğru haliyle Türkiye’deki okuyucularla buluşturmaktı. Perec’in yaptığı ne kadar muhteşemse, Yardımcı’nın yaptığı da o kadar muhteşem görünmüştü gözüme: ne emek! Fakat benim Perec’le kurduğum bağ, kitapçıda Kayboluş’un olmaması ve o zamanlar derin bir ilgiyle bağlı olduğum kitapçıdaki adamın bana Uyuyan Adam’ı vermesiyle başladı. Kendini arayan ben için müthiş bir kayboluştu bu kitap. Nasıl bir hayranlık, nasıl bir aşk duyduğumu tarif etmem mümkün değil. Üzerinden yıllar geçti fakat Perec deyince akan sular hala duruyor, onun o müthiş aklının nasıl işlediği hala büyük hayranlıklar doğuruyor. Ve artık 30 yaşına gelmiş olan ben, hala Uyuyan Adam’da kayboluyorum. Dünyanın en güzel bakan deli gözlü bu adamını hala çok seviyorum!

Bir şeyler kırılıyordu, bir şeyler kırıldı. Kendini -nasıl demeli?- dayanıklı hissetmiyorsun artık: Sana bugüne kadar güç veren -öyle sanıyordun, öyle sanıyorsun-, yüreğini ısıtan şey, varoluş duygun, neredeyse önemli olduğun duygusu, dünyaya bağlanma, dünyada kalma duygusu eksikliğini hissettirmeye başlıyor.

Oysa sen, uykusuz geçen saatlerini, var mıyım, neden varım, nereden geliyorum, ben neyim, nereye gidiyorum gibi soruları kendine sorarak geçirenlerden değilsin. Yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan çıktı sorusu üzerinde hiçbir zaman ciddi olarak düşünmedin sen. Metafizik kaygılar soylu yüzünün çizgilerini adamakıllı derinleştirmedi. (Ama, o ok gibi kararlı çizgiden eser yok, seni her an kendi yaşamın üzerinde, yani onun anlamı, hakikati, gerilimi üzerinde hesap vermeye çağıran o hareketten eser yok. Zengin deneyimlerle, iyi öğrenilmiş derslerle, pırıl pırıl çocukluk anılarıyla, kırlarda yaşanan eşsiz mutluluklarla, açık denizin diriltici rüzgârlarıyla dolu bir geçmiş; yay gibi gergin, sıkı, yoğun bir bugün; yeşermiş, havadar, verimli bir gelecek: Yaşamın. Geçmişin, bugünün, geleceğin birbirine karışıyor; kollarının, bacaklarının ağırlığı, sinsi migrenin, bıkkınlığın, sıcak, neskafenin acılığı ve ılıklığı var sadece. Ve yaşamına bir dekor bulmak gerekirse, ne kadar çaba harcarsan harca, ne kadar kuruntuya kapılırsan kapıl, bu dekor, fetheden insanlığın tombul yanaklı çocuklarının koşup oynadığı o görkemli alan değil -ki bu, genelde, şatafatlı bir göz aldanmasıdır-, oda niyetine oturduğun tavan arasındaki bu sıçan deliği, iki metre doksan iki santim uzunluğunda, bir metre yetmiş üç santim genişliğinde, beş metre kareden birazcık daha büyük olan bu kümes, saatlerdir, günlerdir yerinden kımıldamadığın bu çatı katı olacaktır. Geceleyin boylu boyunca uzanamayacağın kadar kısa, dikkat etmeden rahatça dönemeyeceğin kadar dar bir sedirde oturuyorsun. Ve şu anda, neredeyse büyülenmiş gözlerle, içinde altı adet çorap bulunan pembe plastik bir leğene bakıyorsun.

Uyuyan Adam  

Dünyadan Sesler kanalının harikulade paylaşımlarıyla şenleniyoruz. 

6 yorum:

  1. Perec'in dili çok hoştur. Fransızca okuması en zevkli yazarlardan biri. Ama o Yardımcı'nın yaptığı ekleme işi bana yanlış gelmişti. Kitaba fazla müdahale etmemeli. Uyuyan Adam'ı seven Les Choses'u (Şeyler diye çevrilmiş olması lazım-görmüştüm) da pek sever :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. kitaba aşırı müdahale edildiğine dair çok eleştirildi zaten. fakat yapmaya çalıştığı şey kitabın amacını ve kurgusunu en doğru şekilde yansıtmak bana göre. mesela çevirirken e harfini kullanabilirdi de, fakat e harfinin olmama sebebi ona aynı zamanda bu alfabede yapılan bir çeviride bölüm sayısının 29, kayıp bölümün de 8. bölüm olmasını gerektiriyor.

      çeviri oldukça zor ve karmaşık bir konu, hala tartışılıyor ve tartışılacaktır. ama yaşasın perec :)

      Sil
  2. Perec okumadım hiç. Fakat o kitapta hiç ''e'' kullanmama olayını okumuştum, epey oldu. Bunun çok gizemli bir tarz olmasında herkes hemfikirdir sanırım. Perec bunu kendini sınamak ya da eğlenmek için yapmamıştır kanımca. Bir mesajı vardı ve bunu yalnızca biri(leri) algıladı:) Buraya kadar güzel. Fakat bir çevirmen bunu neden yapar? İki farklı dilden bahsediyoruz, fakat aynı harf yok ediliyor. Ayrıca kitaba ek koymak falan da yanlış. Çok biliyorsa kendi adıyla benzer bir kitap yazsaymış madem. Ben olsam o çeviriyi basmazdım. Bunu söylerken de Sefiller romanının ayarmatik editörü geldi aklıma. Romana dipnotlar ekleyip ''Halt etmişsin sen'' falan diyordu o da:))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. belki kitapla ilgili şu bilgiler bakış açını değiştirir :) kitabın adının kayboluş oluşunun e harfinin kitapta bulunmayışıyla ilgisi var. 26 harften oluşan Fransızca'da e, 5. harf. kitap Fransızca'da 26 bölüm, 5. bölüm kayıp. Türkçe'de 29 bölüm, 7. bölüm kayıp. yani perec bunu eğlence olarak yapmadığı gibi kurgusu da sadece birilerinin anlayacağı bir kurgu değil, bir harf kayıp, kitabın adı kayboluş, alfabedeki harf sayısı kadar bölüm var, kayıp olan harfin bölümü kayıp.

      şimdi, kitabın varoluşunun tamamen görmezden gelinerek yapılacak bir çeviri bu kitabın bir çevirisi mi olacaktı mesela? ya da çevirmenin eklediği bölümler romana dair müdahale değil, bu anlamda onu "kendi kitabını yazsaydın" diye suçlayabilir miyiz? ya da bir okuyucu olarak o kurgunun bana gerçekten ulaştığını düşünür müydüm eğer bu dokunuşları yapmamış olsaydı?

      bu arada Fransızca'daki e harfine Türkçe'de a harfi karşılık gelir, a harfini kaybetseydi gibi bir eleştiri de vardı :) memnun olmak konusunda ne kadar zorlanıyoruz :))

      Sil
    2. Ben de zaten eğlence olarak yapmadığından, gizemli bir tarz olduğundan bahsettim. Biri(leri)ne mesaj olabileceği fikrim yazarı hiç okumamış, Fransızcadan hiç anlamayıp sadece birkaç kelime Fransızca bilen biri olarak oluştu. Çevirmenin eklenti yapmasıyla ilgili fikrim de. Bir daha hiç okumadığım bir yazar ve de kitapla ilgili yorum yapmama kararım da tabii ki...

      Sil
    3. canım zeugma, kitabın yapısını anlatırsam çevirmene yaklaşımın değişir diye düşündüm. ama değişmeyebilir de tabii, umarım okursun, tekrar bu kitap hakkında konuşuruz :)

      Sil