Bir şeyler yapmalıydım. Harekete geçmem gerekiyordu. Gerekiyor muydu? Evet. Gerekiyordu. Tabii. Yataktan çıkıp mutfağa gittim. Benim için hayat mutfakta başlıyor mutfakta bitiyor sanıyorum. Buz dolabını açıp az kaldığını bildiğim gendimeyi aradım. Gendime. Buğday yani. Bütün tahılları buzdolabında saklıyorum çünkü paketi açılmamış bile olsa çok çabuk böcekleniyor. Kepenekler basıyor ortalığı sonra. Bu evin böyle bir handikabı mevcut işte.
Gendimeyi, yani buğdayı ararken neredeyse iki haftalık
makarnayı tenceresiyle çıkartıyorum. Onlar giderken bu makarnanın benim
tarafımdan asla bitirilemeyeceğini bile bile “bir hafta makarna yerim artık”
demiştim. Gülmüş müydüm? Belki gülmüştüm. Belki de sırıtmıştım. Sırıtmanın çağrıştırdığı
gevşeklikten hiç mi hiç hoşlanmıyorum. Yemedim tabii. Sonra bir başka kalmış
yemek. Ve gendime. Bir avuç gendimeyi küçük bir tencerenin içine alıp üzerine
su koydum. Sonra ocağa koydum. Sonra altını açtım. Sonra kapağını kapattım. Sözkonusu
tencereleri de bir poşete boşaltıp makineye attım. Bir şeyler yapmam
gerekiyordu. Bir şeyler yapmalıyım. Gendime pişince çorba mesela.
Benim harekete geçmem için yeni bir şeyler gerek. Evet ben o
insanlardanım, eşyalara haddinden fazla anlam yükleyen bu değerler altında
ezilen, sırtı kamburlaşmış sistem eziği. Çalışma sandalyesi istemek belki de
hataydı. Koltuğumu özlüyorum. Hatta belki sandalyeyi bir kenara çekip koltuğumu
çalışma masamın karşısına geri getiririm. Böylece alışılmışın güvenli kollarında
harekete geçmek daha kolay olur. Nasıl harekete geçemedim isimli romanıma da
böylece başlamış oldum. Bu bir şey yapmış olmak sayılır mı?
Deve tabanı yaprağı deseni olan kupanın poşet gibi
soyulmasına artık üzülmüyorum. Dramatik bir şekilde bardaktan önce su içip sonra
artık soyulmuş baskısına baktım. Yine çok dramatik bir şekilde bardağı tutum tezgâhın
kenarına vurdum. Bardak kırıldı. Elime saplandı ve… hayır böyle olmadı tabii
ki. Kulpunu vurdum: kırmak için. Üzerini zımparalayıp yeniden boyamayı
düşünüyorum, kendi deve tabanı yaprağı çizimlerimle sevimli olur diye bile
düşünüyorum. Benim hayatımdaki tüm drama bundan ibaret olabilir çünkü.
Bazı insanlar kendini ortaya sermeyi sever. Ben sürekli
saklambaç oynuyorum. Herkes ebe. Bazen kendim de. Bu konuda bir süre daha
konuşacağım. Ya da yazacağım. Bir pazar işte böyle başladı. Bir pazar nasıl
devam edecek?
Üçüncü "gendime"de de yine bir "yani buğday" açıklaması bekledim, ama ikide kalmış. Olsun :) Nedense ilkinden sonra ikincisine takıldım :) Olur da bir gün cesaret edip bilgi yarışmasına katılırsam ve orada bu çıkarsa, bilirim herhalde, o zaman bir teşekkür yollarım uzaktan :)
YanıtlaSil"(...) Ya da yazacağım." Yaz. Okumayı iyi ki bildiğimi düşündüren veya hissettiren insanlardansın sen :)
Neşeli sevgilerle :)
son cümleni okumak o kadar iyi geldi ki.. çok teşekkür ederim.. kocaman sevgiler
Silbana "ay ben bu filmi daha önce izlemiştim" hissi yaşattı bu yazı:)
YanıtlaSilaynı filmlerin farklı versiyonlarını yaşıyoruz sanki hep, değil mi ..
SilBu aralar bahsettiğiniz uyuşukluk, harekete geçmeye ve bir şeyler yapmaya olan isteksizlik bende de fazlasıyla var.
YanıtlaSilGünler anlamsız...
Öylece geçip gidiyor.
anlam arayışımız son bulmadığı sürece umut da var sanırım. ya da kendimle çelişiyorum, bilemiyorum...
Sil