15 Şubat 2022 Salı

Romanlar, kış yürüyüşleri ve bir takım sebzeler üzerine

Turp yiyorum çılgınlar gibi. Limon ve tuza bulayıp. Evet. Annem kereviz ve yeşil elmayı rendeleyip karıştırıyor. Evet çiğ kereviz. Böyle bir şeyi sevebileceğim aklımın ucundan geçmezdi: bayılıyorum!

 

Evden çıkmak için çıktığım bir gün “Ne yapayım?” soruma cevap veren S.’nin sözünü dinleyip bu kez o tarafa yürüyorum. Yıllar sonra çok sevdiğim ama hiç görüşmediğim bir arkadaşıma çok tesadüfi bir şekilde rastlıyorum. Yanında edebiyat öğretmeni bir arkadaşı var, nasıl güzel bir kadın. Sohbetin bir yerinde benim arkadaşım kendi arkadaşına benim için “çok okur” diyor. Arkadaşı bana dönüp ne okuduğumu soruyor. Ne okuyorum?

 

Sanki yüzümde mi yazıyor, herkes biliyormuş gibi hissediyorum sanırım bir süredir, çok okudum, çok okuyorum. Nereden bilecekler? Uzun zamandır ben kimseye kendimi anlatmıyorum ki. Ben burada bile artık doğru düzgün kendimi anlatmıyorum ki. Kendimden yorgunluğum mu, bıkkınlığım mı, bu konuda yıllarca çok fazla konuştuğumdan mı, neyse artık.

 


Sahi ben ne okuyorum? Ben iflah olmaz bir klasikçiyim. Bir sürü modern edebiyat eseri okumuş-okuyor olmama ve çok da bayılmama rağmen, post-modern romanlara hayranlık duymama rağmen, ben bir klasik roman bağımlısıyım. Ben yıllar sonra kocaman bir Rus klasiği, Oblomov’u okurken “nasıl özledim” dercesine cümleleri kana kana içen, keyiften dört köşe olan, yok mu devamı daha fazla daha fazla diye gözleri yaşlı elleri havada… Ve ille de roman. Onca çok sevdiğim öykücüye rağmen ille roman ille roman. Son günlerde bitirdiğim Su Adamı romanının son sayfasını “ay güzelmiş” diyerek eğreti bir gülümsemeyle kapatırken, bir süre bilim-kurgu okumayayım o zaman ben derken buldum kendimi misal. Git Öteki oku elli iki milyonuncu kez! Aman!

 

Eskiden çok daha ilgi çekici bir okuyucuydum. Hem daha hızlı hem daha tutkulu. O kadar çok duymuşumdur ki okuduklarımdan çok fazla etkilendiğim ELEŞTİRİSİNİ. Olur da S. bunu okursa, kendisinin de kabul edeceği gibi müthiş bir empati yeteneğim var, bu yüzden de okuduğum, izlediğim kişiler oluveriyorum kolaylıkla, dertleri dertlerim mutlulukları mutluluklarım oluyor. Sonuçta Budala’yı bitirdiğimde yıllarca sürecek bir etkinin doğacağını ben nereden bileyim?

 

Neyse, sabah kahvaltılarında kapya biberi yumuşak bir peynir harcıyla doldurup dilim dilim kesip, kırmızı çerçeveli beyaz çiçekler yemek çok keyifli oluyor. Bunu da not edin.

 

Haftalık Keşif'le geldi

4 yorum:

  1. Sağlıklı beslenmede üst seviyeye atlamışsın (annen sayesinde olsa bile) :)) Ne okumak istediğini bilmek de güzel bence. Bilim kurgu benim de içine girebileceğim bir tarz değil.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. annemin müthiş tarifleri var, keşke toparlayıp paylaşabilsem bir ara :)

      Sil
  2. Gülme ama:) Dün gece göz atmıştım yazına, başlığı gördüğümde romanlardan Roman vatandaşlardan bahsediyorsun sanmıştım, sürüklenip gelmiştim, merak etmiştim sevgili Elisabeth nasıl ve nereye dokundu diye, bir de buna kış yürüyüşlerini ekleyince dedim tamam bu yazı:) Ne demiş Patrick Süskind Güvercin adlı kitabının 63. safasında "Yürümek yatıştırır. Yürümede sağaltıcı bir güç vardır. Düzenli biçimde hep ayağı öbürünün ilerisine basma, aynı zamanda kolları ritmik bir biçimde kürek çeker gibi sallayıp soluma sıklığının yükselmesi, nabzın hafifçe uyarılması, gözün ve kulağın yönün saptanmasına ve dengenin korunmasına yönelik etkinlikleri, akıp giden havanın deri yüzeyinde duyumlanışı - bütün bunlar bedenle zihni hiç karşı durulmaz biçimde birbirine yaklaştıran ve ruhu, ne kadar dumura uğramış, zedelenmiş de olsa, büyüten, genişleten olaylardır."

    Sonra beklenti fos, yorum biriktirilmişti gelirken, mevzu benlik denmişti falan... Yazı okunmuş ama hazırdaki malzeme kullanılamaz olmuştu:)

    Bir de şarkıya bayıldım ama daha çok burada tanıştığım şarkıcıya; yeni, bu kez ingilizce söyleyen bir Zaz oldu benim için:)

    Notu da not etmiştim, sonucu tahmin ediyorum. Realize edeceğim tez zamanda, biberi közleyebilirim bile.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. açıkçası Romanlar hakkında yazmayı çok isterim, hep ilgimi çekmişlerdir :) fakat yaşanan bu yanlış anlaşılmanın yeni bir hikaye doğurması da güzelmiş.

      yürümek, yürümenin felsefesi vs üzerine yazılmış şeyler de ilgimi çok çekiyor bu arada, bununla ilgili bir derleme yapmak da ne güzel olurdu ki halihazırda yapılmışları vardır kesin.

      dur bakalım bir yerden yakalarız :)

      Sil