31 Mayıs 2023 Çarşamba

3- Devamsızlık

  

Başarıya giden yol istikrardan geçer. Yetenek bir önemliyse çalışmak beş. Rutinler önemlidir. 20 dakika kuralını duymuş muydun? Her gün en az…

 

Edebiyata gönül verdiğim ilk gençliğimden beri tek hayalim okuyup yazarak para kazanmak. Kariyerimi böyle devam ettirmenin yollarını düşündüm hep. Keşke yazar olmaya çalışsaymışım akademisyen olmaya çalışmak yerine. Tabii bunu maddi kazanç açısından söylüyorum. Fakat konu bundan öte: ortaya çıkan ruhsal dengesizlikler beni yazmaktan soğuttu. Sabahlara kadar yazdığım bir dönem vardı, pandemi zamanı sanırım. Sonra bir bıkkınlık geldi. Şimdi içimden yazmak gelmiyor. Şu an saat 10.28. bu masada oturmaya yaklaşık 7 saat daha devam etmem gerekiyor. Ne yapacağım? Okumasına okurum, hem roman bile okurum, elimde okurken bana yüklüce keyif veren bir roman var. İş Bankası Kültür Yayınları’nın yaptığı 3 al 2 öde kampanyasında bir çılgınlık yapıp hiçbir fikrimin olmadığı çağdaş dünya edebiyatı serisinden üç kitap aldım. İlki fena değildi. İkincisi gerçekten iyi değildi. Üçüncüsü ise bana çok iyi geldi: Bilinmeyen Ülkede Yolculuk. Hasta olan oğlunu eve getirmek için kar fırtınasında yola çıkan bir adamın zihninde, geçmişte, gelecekte, hayalde dolaştırıyor kitap. Cümleler hafif ama basit değil. Hiçbir zorlama olmadan, olabildiğine akışkan ama uçucu değil, yarattığı etkiyi sevdim.

 

İşte bu kitabı okuyup bitirebilirim.

Makaleyi yazamasam da okumalarından yapabilirim.

Belki bir şeyler izleyebilirim bile, ne özgürlük.

Evime gitmek istiyorum fakat. “Evim” neresi şu an biraz şüpheli zihnimde. Fakat işte, bin yıldır evim olan eve gitmek istiyorum. Kişisel tarihimin okkalı bir kısmına fon olan bu ev dün biraz içimi burktu. Kitaplarım ve bitkilerim gidince sanki ben fazlalık kaldım. İşte bu yüzden olmak istediğim yerin tam olarak orası mı olduğundan emin değilim, evde olsam dışarı mı çıkmak isterdim? Nerede değilsem orada mı olmak isterdim? Bu devamsızlık halleri ne zaman biter?

 

13.00’dan bildiriyorum: hissiyatımda en ufak bir değişiklik yok. Bu arada ne yaptım. Birkaç sigara içtim, kitap okudum, not girdim, fakülte sekreterinin aptallıklarına içlendim, hayalimdeki okuma koltuğunu bulmak için bir kez daha site site dolaştım ve bulamadım, Mualla’nın (minik kedimiz) yeni videolarını izledim. Ve işte yine buradayım.

Ben bunları düşünüp de neden bir düzen tutturamıyorum diye için için sorgularken sabah 6’da kalkıp yüzmeye gittiğini, sonra işe geldiğini anlatan biriyle karşılaştım. Sabah o saatte suya girmek konusunda itirazlar oldu, kişiyi tebrik edenler oldu, yataktan zor çıktığını söyleyenler oldu. Bense bu topluluğun ne zaman dağılacağını düşünüyordum, gidelim. Gülümsemeye çalışmaktan sıkılıyorum. Ay ben hiçbirinizi sevmiyorum aslında ya, diyememekten da gına geldi.

Bir süre “kendine kocaman hedefler koyuyorsun, gerçekleşmiyorlar” diyerek amaçları küçülttüm. Yani amaç aynıydı da adımlar küçüktü. 500 sayfa okuma görevi yerine, 50 sayfacık, gibi. O da olmadı. Mesela ben en fazla 3 gün çalışan kadın olabiliyorum. En fazla. En fazla 3 gün ev hanımı olabiliyorum. Serseriliği bile düzenli yapamıyorum, sıkılıyorum. Sürekli bu değişim de beni yoruyor. Bir şey olsaydım da iyi olsaydım. Eşyaların bile yerleri birkaç ay aynı kalınca bana fenalık basıyor. Ya bunun bir çözümü var mıdır acaba?

 

Aldığım tavsiyeyle The Wire’a başlıyorum. İlk beş dakikasında uyuyakalmazsam çok iyi. Bu arada elbette zamanım dolmadı, hala bekliyorum. Zaman öldürmek neymiş, öğrendim. 

1 yorum:

  1. Blogunuz çok güzel.. Sizi kendi sayfama da beklerim https://lensgo.com.tr/ :) İyi günler dilerimm..

    YanıtlaSil