27 Eylül 2023 Çarşamba

Sonsuz Kere Birey

  “Sınırsız optimizasyon talebi acının bile sömürülmesini buyurmaktadır. Amerikalı ünlü motivasyon antrenörü Anthony Robbins şöyle der: ‘Kendinize bir hedef koyduysanız sonsuz sürekli gelişmeye bağlanın. Bütün insanların hissettiği sürekli ve asla bitmeyen gelişmeye duyduğunuz isteği kabullenin. Hoşnutsuzluktan, geçici rahatsızlıkların yarattığı gerilimlerden kaynaklanan basınçtan güç doğar. Hayatınızda ihtiyaç duyduğunuz bu tür bir acıdır.’ Sadece optimizasyon amacıyla sömürülebilecek acıya izin vardır.

Ancak olumluluğun şiddeti olumsuzluğun şiddeti kadar yıkıcıdır. Neoliberal psikopolitika, bilinç endüstrisi arayıcılığıyla hiçbir şekilde olumluluk makinesi sayılamayacak olan insan ruhunu öldürür. Neoliberal rejimin öznesi kendini optimize etme buyruğuyla, sürekli olarak daha fazla performans gösterme baskısıyla harap olur. Tedavinin öldürme olduğu ortaya çıkar.” 

Byung-Chul Han – Psikopolitika - s.39

 

Sanırım geçen sene Paul Lafargue’nun Tembellik Hakkı kitabını okurken zekasının yarattığı hazdan pis pis sırıtmıştım sürekli. Üzerimdeki bilmişlik hali “evet Paul’cüm, tam da söylediğin gibi” düşüncemden kaynaklanıyordu: bu büyük resmi ben de görüyorum, canım benim ya..

Nah görüyorum!

Şu blogda paylaştığım şeylere bakıp, çok değil bir iki yazı öncesine bakıp bile kendimde hissettiğim yetersizlikten yerlerde sürünecek hale gelişlerime ne diyeceğiz? Büyük resmi görme acısı mı?

Neoliberalizm bireyi sürekli sistemin içinde tutmak ister, hem üretmek hem de tüketmek için. Aktif kalmayan birey çöptür bu sistemde. Devamlı tüketebilmemiz sürekli yeni ihtiyaçlar hissetmemizle doğru orantılı. Bireyin kendisini bu sistemin içinde değerli hissedebilmesi içinse “sürekli iyi olma, sürekli daha iyi olma hali” içinde olması gerekli. Bunun ne kadar “insanî” olduğunu tartışmamıza gerek yok sanıyorum, apaçık ki değil. İnsan sürekli daha iyisini, daha güzelini elde etmeye, kendisini sözümona sürekli geliştirmeye uygun bir yapıda olsa bile ki emin değilim bundan, bunları yapmak zorunda değil, olmamalı.

Çalışmanın aşırılaştırıldığı, rekabetin tatsızlaştırıldığı, bireyin sürekli yetersiz hissettirildiği şahane bir sistem. Beter olalım gerçekten. Daha fazla, daha fazla, daha fazla diye diye ağzımızın salyaları akarak öleceğiz, ya da yetersizlik hissinin yarattığı tahribatla antidepresanlarla geçen ömürler tüketeceğiz ki burada tüketmek doğru bir kelime, sadece tükenecek bir hayat, yaşanacak değil.

Bazen başarısız olmanın tadını çıkartmak daha insanî, değil mi?

“Ay bu ne diyo be!” diye mi okudunuz ya?

6 yorum:

  1. Yok öyle okumadım, aksine yazdıklarını sevdim:)

    YanıtlaSil
  2. Merhaba. Kitaptan alıntıya "Ay bu ne diyo be!" demiş olabilirim :))
    neyseki sizin yazdığınız kısımla aydınlandım. H.

    YanıtlaSil
  3. tembellik hakkı ve sonrasında söylediklerinde iyi güldüm :) tüketim deyince direk abd geliyor insanın aklına. hayat tüketim üzerine kurulu :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. sevgili deep umarım acı acı gülmüşsündür :))

      Sil