21 Eylül 2023 Perşembe

Yetersizlik ve Diğer Şeyler

Günlerdir tez önerimi bekletiyorum. Düzenleme yapıp göndermem gerekli, neredeyse hiç vaktim yok, ay sonu sunacağım, neyle karşılaşacağımı bilmiyorum, korkuyorum ve yetersiz hissediyorum. Elimde kocaman, beni çok da heyecanlandıran bir konu var. Şimdiye kadar beni asla üzmemiş bir danışmanım var. Her şey çok yolunda gitmesi gerekirken bu sıkıntının nereden tezahür ettiğini bilmiyorum.

Ofiste bir sürü sinek uçuyor. Sanırım havalar bir nebze serinlediğinden içeri girmeyi tercih ediyorlar. Çay demledim, sinekleri izliyorum. Belki gerçekten, seneler önce söylediğim gibi, sadece fiziksel gücümü kullanmam gereken bir iş yapmalıydım. Temizlik personelleri camın önünden geçerken bunu düşünüyorum. Sabah odamıza uğrayan güzel gözlü kadınla konuşurken müthiş bir telaş içindeydi, “yurtlara geçeceğiz hocam, bitirmemiz gerekiyor”. Benim de tez önerimi bitirmem gerekiyor.

H.’ye “göndermem gerek” diyorum. Birkaç cümlesiyle ikna olup gönderiyorum. E-posta içeriğim çok hafif, “hocam ekte, başka?”

Hocamın rapora bakıp yaptığım çok küçük değişikleri gördükten sonra “Bunun için mi beklettin” diye düşünmesini hiç istemiyorum. H. “evet kimsenin gözünde ‘aman bu da işini savsaklıyor, bundan olmaz’ konumuna düşmek istemiyorsun, ama o konum maalesef ‘düşülen’ bir yer değil, bu süreç içinde işini hakkıyla yapan insanların maruz kaldığı bir algı sadece” diye yazıyor. Kesinlikle o konuma düşmek istemiyorum, ama “işini hakkıyla yapan insan” mıyım, emin değilim. Bahane olarak sunabileceğim o kadar çok şey var ki … Yine de şu anda sadece biraz toprağın içine gömülmek istiyorum ama hava alabileyim.

Geçtiğimiz günlerde Kabakçığın Hayatı’nı izledim. İnanılmaz sevimli bir animasyon. Hikayesi, karakterleri, tekniği… insanın içini sıcacık yapan bir film. Fakat bir pırıltı bulamayıp üzüldüm, hikayesini benzersiz ya da unutulmaz yapacak bir pırıltı.

 


Sonra gidip Aytmatov’un Selvi Boylum Al Yazmalım’ını aldım. Yıllardır kaç kere izlediğim filmin romanını okumak mı istedim, Aytmatov’un dilini özledim de bildiğim ve sevdiğim bir hikayeyle ona mı kavuşayım istedim emin değilim. Fakat hikaye akıp gitse de o bildiğim Aytmatov dilinin bu kitapta olmayışıyla maalesef yüzleştim. Ama sanırım bundan sonra da devam edeceğim okumaya, henüz vuslat gerçekleşmedi çünkü.

Hem yarın, yani cuma, hem de pazartesi izinliyim. Dört gün buradan uzak olacak olmanın bir hafifliği var üzerimde. Hafta sonu güzel filmler izler, güzel kitaplar okurum. Biraz hafifler biraz sakinleşirim.

Fikret Kızılok’la kapatıyorum konuyu,

Ya da başka konuları açıyorum sessizce…

5 yorum:

  1. O bi tanecik Fikret abimiz, saygıyla eğilmeden geçemedim önünden:) Çok sevimli bir yazı okudum ayrıca, sıcacıktı:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İyi ki buralara çekmiş seni Fikret Abimiz o halde :)

      Sil
    2. Fikret Abimiz ile yollarımız benim için çok çok özel ve çok kıymetli bir anda yıllar yıllar önce, ben henüz tıfılken kesişmişti; hatta yazmıştım yakın bir tarihte blogda. Rastlamadıysan tam da şurada, özellikle yazının birinci fotoğrafından sonrası:) https://laparagas.blogspot.com/2022/03/bir-mavi-ask.html

      Bu yorumumu yayınlama, reklama girmesin:))

      Sil
    3. Bu bir reklam olacaksa yayınlamaktan ancak mutlu olurum canım buraneros :)

      Sil
  2. Bir yazarın dilini özlemek, bir konuyu kapatırken yeni konulara kapı açmak. harika. gecenin üçünde şarkısı konu kapanmamıştır diyor. konu neydi? Şairin dediği gibi "Sevgilim Hayat."

    YanıtlaSil