“Sinyaller” isimli kaydın ikinci
sayfasındayım ve ilk sayfada ne olduğunu hiç hatırlamıyorum. 2011’de yazdığım
bir yazıyı okuyunca “vay be” dedim “vay be, birini kendime bu kadar yakın
hissetmiş olmam gerçek miymiş?”
Çoğu zaman verili olanı
sorgulamadan alırız güvendiğimiz bir kaynak varsa. Ne olacak, o kadar enerjimiz
yok her şeyi sorguya tabii tutacak. Fakat aramızda ontolojisi bozuk -ya da haydi
zayıf diyelim- olanlar çıkıyor. Kendimi çokça hırpaladığım dönemler en yaratıcı
olduğum dönemlerdi sanıyorum. Çilesini çekiyordum ama o zamanlar fark
edemediğim entelektüel bir sefa da sürüyormuşum. Şimdilerde sadece
öldürdüğüm vakitleri mesela, o zamanlar da öldürüyormuşum ama her bir bıçak
darbesine ne şiirler yazıyormuşum, ne allayıp pullamalar, neler neler. Şimdi?
Şimdi cümle kurmam zaruri değilse ki çoğunlukla değil, kurmuyorum. Ne yazık ki
çürümüş şeyler çoktan çöpe atıldı Danimarka Krallığında. Leşi bile yok bakıp da
mide bulandıracak. Bu sessizlik de insanı süründürüyor.
Aman neyse Hamlet’i hep aptal
bulmuşumdur zaten.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder