31 Aralık 2015 Perşembe

hediye gibi.

ummadığım duyguların içinde buldum kendimi ve yeni yıl diye bir şeyin tüm gürültüsü kulaklarımda.

nasıl anlatsam, kar bana çok iyi geldi. bembeyaz bir şehre bakmak insanı temiz hissettiriyor.

geçirdiği ameliyattan sonra başında kırk kat sargı beziyle elindeki arabaları konuşturup "benimle oynar mısın, evet oynarım" diyen artık hemen hemen 4 yaşındaki bebeğin videosu bana çok iyi geldi. telaşlı, korkak, bir yandan ölesiye umutlu bekleyişin sonunca, "göbüşünü kim öpsün" diye sorduklarında, herkese yok diyip, "elüpçü öpsün" deyişinin haberi gözlerimden dolu dolu yaşlar akmasına ve kahkahalarla gülmeme sebep oldu. dünyaya gelmiş bir varlığı ancak bu kadar sevebilirim ve o da ancak bu kadar karşılık verebilir sevgime.

bir kitaptan diğerine atlayıp huzuzrsuzluğumu okuduklarıma yansıttığım koca aylardan sonra bir kitapta sakinleşmem, durulmam, yavaş da olsa ondan kopmadan okumam, karakterleri, özlediğim gibi, benimsemem, duyumsamam, hissetmem çok iyi geldi.

bu kadar iyi şeyleri düşünüp, bana göz kırpan antidepresana, "müjde ben de yeni hastalığının ilacıyım!" diyen, iştahımı kesip tüm gün en sevdiğim yiyeceklere hain bakışlar atmama sebep olana ve yıllardır bana yarenlik etmiş diğer iki ilaca selam etmeden gitmek olmaz, selam olsun!

bitiremediğim, elimin gitmediği, bir yandan aklıma geldikçe mideme kramplar giren tüm dönem sonu yazılması gereken en az 80 sayfa makalenin de adını geçireyim, ayıp olmasın. ne yazık ki...

tüm bunlarla adları içimi dolduran bir kaç dost, bir avuç arkadaşıma, bana alışmış, beni kabullenmiş cağnım insanlara, bursadaki halama, amcalarıma, zeytinburnundaki kendini insan sanan kedi teyzeme, sıradaki şarkıyı armağan ediyorum.

süheyla kedi ve ben karın sakin huzuruna kendimizi bırakıp, bir kaç satır okurken uyumaya, belki biraz kadıköy, beşiktaş gezmeye, bir şeyler karalamaya ve içimize yerleşmeye çalışan duygulara alışmaya çalışıyoruz.

yeni yıl da tarihten ötürü değil, duygulardan ötürü geliyor bize.
herkese güzellikler...

23 Aralık 2015 Çarşamba

paradise

ağacın kurumuş ama meyve dolu dallarında dans eden, kapkara giyinmekten imtina edip sırtlarına gri bir pelerin asan bir kaç serseri karganın, oradan oraya koşuşturan, durup bağıran, ağzındaki lokmayı uçarken diğerine veren hallerini, sabahın ve akşamın erken saatlerinde izliyor. hayata dair tüm sorular hem olumlu hem olumsuz cevaplarını alıp kayboluyor. bu yokluk, bu hiçlik bir kaç karganın neşeli ya da neşesiz seslerinde dağılıp gidiyor. bir çaba süresince arzulanan sona gelme isteği, sona gelindiğinde duyulan boşluk. bir an durup, nefes alabiliyor olmayı fark etmek, kargaları görebiliyor olmayı fark etmek, soğuğu hissedebiliyor olmayı fark etmek...

sahiden, kuzgunla karga arasındaki fark nedir?
sahiden, bu hayatta en çok neye kırıldı?

yaşam, hiç de yükselme, duraklama ve gerileme dönemlerinden oluşmaz. yaşam çoğu zaman baş aşağı bir düşüştür. bu düşüş sırasında ayaklar ve baş yer değiştirdiğinde uçuyor gibi hisseder insan. yaşam bundan ibarettir. kurulan tüm ilişkiler ve yalnızca insanlarla değil, her şeyle kurulan tüm ilişkiler, bu düşüşün önüne geçebilmek içindir. ama nafile. düşüş bitmez.

zihnini bulandıran şey nedir? kalbini sıkıştıran nedir? koca saatleri bomboş devirirken esas yapmak istediği nedir?

sabahın ve akşamın erken saatlerinde izlediği kargalardan gözünün ayrılmasına sebep olan şey mutfaktan ya da salondan gelen bir tıkırtı. dönüp baktığında gördüğü, bir an durup nefes aldığının farkında olmayan bir başkası. tuhaf, zaten ben de bir başkasıdır, demişti, kabul görmüştü şair.

bir çay fincanının mermer tezgahta çıkarttığı ses, bir adamın şarkısına başlamadan önce aldığı derin nefes ve bir karganın bağırmadan önce etrafa savurduğu deligöz bakışları. bir ana bile sığmayan, küçük, küpküçük varlık anları.

şahit mi? şahit!

üşümüş omzuna bir battaniye atan el, çenesine sıcacık dokunduğunda içinde dolaşan ürpertiye "merhaba" diyor. kendi soğuk ellerini yüzünde dolaştırdığında aynı ürperti yok. belki de ben bir başkası değildir. kandırıldı. gülümseyen bir yüz, gülümsetmiyor, sonra gülümseyen bir yüz gülümsetiyor. mantığın koca dehlizlerinde, insan algısı devreye girince kayboluyor. kim bu tüm başkaları?

küçücük, yumuşacık, sıcacık bedenini koluna değdiren kedi gözyaşlarına farklı tepki veriyor. adam yazdığı romanı uzatıyor, gerçek bir uzatma değil, fakat gerçek bir alma. yiten karakterlere ağlıyor. adam memnun değil, kedi gözyaşlarına farklı tepki veriyor. kargaların bu olaylardan haberi yok.

bir meyvenin ilk ısırığında hissedilen zevkin önüne hiçbir şey geçmiyor. mutfaktan ya da salondan gelen tıkırtı bitmedi. ya bir sayfa çevirme sesi, ya büyük bir yudum içme sesi, ya bir öksürük, ya bir yan dönme: başkasına dair her şey. şahit olunmanın bin bir farklı şekli.

bir an en güzel elbisesi içinde, beyaz halının üzerinde dans edişine, bir an düşünülmüş absürd şeye gülmesine, bir an bomboşluğuna, bir an dopdoluluğuna şahitlik.

insan sahiden yaşadığı yere benzemiyor, baktığı kargalara hiç.

2 Aralık 2015 Çarşamba

bütün bir bahar böyle geçmişti. 
kafesteki panterlerdik ömür boyu ama o bahar sanki anahtar vardı, sanki bize yakındı.

ne kadar uzak. bir kaç ay evvel, bambaşka bir kadın bambaşka bir dünya vardı. iyi ya da kötü, yargım yok.

büyük bir cesaretle içine bakıyorsun. ne göreceklerin korkutuyor seni ne göremeyeceklerin. herşey bildik, herşey alışılmış. kayboldun, kayboldun, kayboldun.
rutubet kokan o evi hatırlıyorsun. sarılıp içilen tütünleri, yağmurda uçuşan şemsiyeni, sokağı, apartmanı, apartmanın merdivenlerini, evin kapısını, adamın odasını... hepsini hatırlıyorsun. ve bu odada çalan şarkıları, çalan şarkılarla düşündüklerini, sessizce ağlamanı hatırlıyorsun. bütün bir baharın böyle geçeceğini daha o zamandan biliyordun.
yangın geçsin istiyordun. yangın geçti, elinde artık hiçbir şeyin olmadığını biliyorsun. ve ateşini yakanla karşılaşmak dahi seni geri döndürmüyor.
olağanüstü işler başaramazsın, bir sanatçı olamazsın, bir bilim kadını olamazsın, bir aktivist olamazsın, bir iz bırakan olamazsın. mutlu olamazsın, tam olamazsın, güzel olamazsın, sempatik olamazsın, sorunsuz olamazsın. bir şeyler kırıldı, geri alamazsın. unutmaya, üstünü örtmeye muktedir olamazsın.
varlığını onaylayacak tek bir iz bulunamayacak. tek bir kelime seni kazımayacak zihinlere, tek bir gönül fethedilmeyecek gülüşünle. sahibi olduğunu sandığın avuç içlerine istemediğin çizgiler dolacak, iyi bir uykudan uyanmayacaksın.
artık bittin, geri dönüşün yok.